Soru-Cevap 1429 - 2008

[2008-06-16] :: Günü geldiğinde paramı hesabımdan kesintisiz olarak alabilmek üzere banka ile anlaşma yaparak bankadan aldığım POS cihazından müşterilerin kredi kartını çekiyoruz ve günü gelince paramızı hiç kesintisiz alıyoruz. Bu hususla ilgili şer'i hüküm nedir?

 

OKU / İNDİR

[2008-04-08] :: َلْتَكُن مِّنكُمْ أُمَّةٌ يَدْعُونَ إِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ وَأُوْلَـئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ “Aranızdan, Hayr’a [İslam’a] dâvet eden, ma’rufu emreden ve münkerden nehyeden bir ümmet bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir!” [Âl-i İmrân 104]]  âyet-il kerîmesinin tefsirini ve âyette geçen [مِنْ] (min) harfinin nasıl [تبعيض] (teb’îd – bazılaştırma/kısımlaştırma) anlamına geldiğini tedrîs ederken, âyetteki Allahu Te’alâ’nın, [وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ] “ma’rufu emreden ve münkerden nehyeden” kavli dikkatimi çekti. Buradaki amel, yani emr-i bi’l ma’rûf ve nehy-i an’il munker işi tüm Müslümanlardan talep edilmektedir, dolayısıyla fertler tarafından yapılması da mümkündür, cemaatler tarafından yapılması da mümkündür. O halde neden biz bu amelin, Müslümanlar arasında kâim olan kitleleşmiş bir cemaat gerektirdiğini söylüyoruz ki [مِنْ] (min) harfi teb’îd için olabilsin? Ayrıca [مِنْ] (min) harfinin teb’îdî (bazılaştırıcı) ve beyânî (açıklayıcı) olan halleri kimi zaman birbiriyle karıştırılmaktadır. Acaba Araplar dillerinde, bunları apaçık bir biçimde ayırt etmek üzere [مِنْ] (min) harfinin teb’îdî ve beyânî hallerine eşlik eden edatlar koymamışlar mıdır? Bu hususu açıklığa kavuşturmanızı ricâ ediyorum, Cezâkumullahu Hayr (Allah sizleri hayırla mükâfatlandırsın.)

 

OKU / İNDİR

[2008-02-20] :: Hizb tarafından yayınlayan “Siyâsî Tahrik” (1955) başlıklı belgede, siyâsî mücâdelenin, metot değil üslup olduğu geçmektedir. Eğer böyleyse, yani “siyâsî mücâdele ve fikrî çatışma” metot değil de üslup ise bu, metodun tefâul merhalesi olduğu, bu süreçte icrâ edilen siyâsî ve fikrî amellerin ise üsluplar olduğu anlamına mı gelir? Bilindiği gibi Kur’ân-il Kerîm’de pek çok âyet vardır ki Kureyş içindeki Küfrün ele başlarına karşı siyâsî mücâdele ile fikrî çatışma hakkında vâzıhtır.

 

OKU / İNDİR

[2008-01-21] :: Kitaplarımızda fakîr, temel ihtiyaçlarına -ki bunlar yiyecek, giyecek ve meskendir- yetecek mala sahip olmayan kimsedir ve bu durumdaki kimselere zekât verilir, şeklinde geçmiştir. Ayrıca temel ihtiyaçlara yakın, “ilim talebi, evlilik yardımı ve ilaç temini” gibi diğer ihtiyaçlar vardır ve İslâmî Devlet, bu ihtiyaçları Müslümanların Beyt-ul Mâl’inden karşılıyordu. Lâkin günümüzde bu ihtiyaçları karşılayacak İslâmî Devlet yoktur. Soru şudur: Aşağıdaki bakımlardan bunların zekâttan karşılanması mümkün müdür? 1.    Bu ihtiyaçları karşılayacak İslâmî Devlet’in bulunmaması bakımından, 2.    Bazı fakîhlerin, muayyen şartlarla bunun câiz olduğuna dâir sözleri bulunması bakımından, 3.    Bunların, lüks ihtiyaçlar olmayıp temel ihtiyaçlara daha yakın olmaları bakımından, Ayrıca, bu ihtiyaçların karşılanması için zekât verilir, diyen bir fakîhin görüşüne ittibâ edersek, mütebennâya (benimsemelerimize) muhâlefet etmiş olur muyuz?

 

OKU / İNDİR