بِسْـــمِ اللهِ الرَّحْمٰـــنِ الرَّحِيـــم VERGİ, TÜRKİYE EKONOMİSİNİ KURTARMAZ TÜRKİYE EKONOMİSİ NASIL KURTULUR?
Hükümet bir süre önce katma değer vergisini %15'e çıkarttı. Bu vergi, fazla bir vergidir, özellikle gıda maddelerine konunca, insanların midelerini rahatsız eder. Çünkü, insanlar doğru dürüst midelerine bir şey atamıyorlar, bundan dolayı yeterli besin maddesi de alamıyorlar. Neden mi? Çünkü, halkın çoğunun parası azdır ve bu paranın alım-satım gücü de çok zayıftır ve her gün düşmektedir. İnsanlar perişandırlar ve bunun yanında sayın Çiller ve hükümeti yeni vergi paketi ortaya atıyorlar. Vergi adlarını da icad ediyorlar ve bu yeni verginin adı da "özel tüketim vergisi"dir. Bu, "2001 Projesi" adlı projeye dahildir. Bu vergi, tüketiciler üzerine geliyor. Yani motorlu taşıtlar vergisi %200 artacaktır. Fakat büyük zenginler ve holdinglere de vergi %35 indiriliyor.
Devlet, sürekli vergi tahsil etmek ve bu verginin miktarını her dönemde artırmaya çalışır, yeni isimler ve yeni bahaneler icad ediyor. Az ve dar gelirliler gittikçe ezilmektedirler. Zenginlere ve holdinglere de, vergi indirimi, ucuz elektrik ve her hususta kolaylık ve ucuzluk var.. Türkiye ve diğer kapitalist devletler gibi yerlerde gaye; zenginler daha zengin, fakirler de daha fakir olsun.. Zenginlere rahatlık ve fakirlere de sıkıntı üstüne sıkıntı.. Çiller ve hükümeti, devletin zihniyeti gibi kapitalist zihniyete sahiptirler.
Kapitalist sistemde devletin işi; memleketin servet, mal ve hizmetini halka dağıtmak değildir. Onun işi; memlekette servetleri çoğaltmak ve sermayeleri belli ellerde biriktirmektir. Bu şekilde halkın fertlerinin çoğu ezilmektedir. Nitekim dünyada en büyük kapitalist devlet olan Amerika'da, insanların en az %13'ü günlük yiyeceklerini bulamadıkları gibi bir mesken de bulamıyorlar. Çöplüklerde yemeklerini arıyorlar, teneke evlerde veya köprü altlarında yaşıyorlar. Bunlar, Amerika'nın geçen seneki raporuna göredir. Ve bu, her gün gittikçe artıyor. Fakat bunun yanında oradaki zenginler ise, aşırı şekilde zengindirler. Böylece fertler arasındaki uçurum, gün geçtikçe artıyor. Her kapitalist memlekette aynı durum vardır.
Rusya; sosyalizmin iflas etmesinden sonra, kapitalist sistemini kurmaya başladı ve böylece halk ezilmeye, fakirler daha fakir olmaya başladı. Böylece yeni zengin sınıfı oluşturulmaya başlandı. Ve orada fecî şekilde sosyal, ahlâkî ve ekonomik bunalımlar doğdu...
Türkiye'de; eski başbakan ve cumhurbaşkanı Özal, tam manasıyla kapitalist olma dönemini başlattıktan sonra ekonomik, sosyal ve ahlâkî bunalımlar ve çöküşler fecî şekilde arttı ve hâlâ artmaktadır. İnsanlar daha bencil, daha menfaatçi ve çıkarcı oluyorlar. İnsanların aralarındaki ilişkiler daha fazla bozuluyor, samimiyet, sevgi, saygı ve güzel ilişkiler azalıyor. Böylece maddî ve parasal durumları daha da kötüye gidiyor.
Bütün bunların sebebi kapitalist sistemdir. Bu sistem, toplumun hangi hal üzerine bulunacağını düşünmez. Onun için hedefi, halkı doyururken toplumun güzel olması değildir. Asıl kendileri için önemli olan hedef; çok para toplamak ve bunu belli ellerde biriktirmektir. Bundan dolayı her dönemde Türkiye'deki hükümetin hedefi çok para tahsil etmek ve zenginleri daha fazla zengin etmektir.
İslâm Devleti'ne gelince; devlet, İslâm'a dayalı olur. İktisad siyaseti halkın fertlerine servet, mal ve hizmetleri dağıtmaktır. Herkesi zengin etmektir. Para belli ellerde birikmesin diye dağıtım siyasetini çiziyor. Herkes; yiyeceği, meskeni ve giyimi temin etsin ve ondan sonra lüks ihtiyaçlarını temin etmesi için plan ve hedefi vardır. İslâm Devleti, çalışabilene iş vererek rızık kaynağını temin etmektedir. İşi bulamayana da yiyeceği, giyimi ve meskeni temin eder. Çalışamayanı da aynı şekilde ele alır. Toprakları, işletene verir ve işletmesi için ona yardım eder. Borcunu ödeyemeyenin borcunu öder. Sanayide ve ticarette çalışmak isteyenlere faizsiz kredi verir. Herkes ne yapabiliyorsa ona o imkânı sağlar ve yardım eder. Herkese bedava öğretim ve eğitim sağlar, okul masraflarını ve malzemeyi devlet üstlenir. Sağlık hizmetleri de bedavadır. İşçi ve memurların maaşlarından; sigorta, emeklilik v.b. için kesinti ücretlerinden bir kuruş kesmez. İnsan yaşlandığında; geliri ve parası olmaz ve varisleri ona bakamazlarsa, o zaman devlet ona kesinlikle yardım eder. Ücretlerden de vergi kesmez.
Petrol, demir v.s. gibi yeraltı zenginlikleri ve servetler, bütün tükenmez madenler, nehirler, denizler ve barajlar gibi kamuya ait olanlar, özel şirketlere verilmez. Devlet bunları işletir, gelirini halka dağıtır ve halkın ihtiyaçlarını temin eder. Zekât parasını toplar.
Kâfir devletlerin tüccarlarından vergi alır fakat İslâm Devleti'nin tebaasından gümrük ve vergi almaz. Topraktan harac toplar ve ürünlerin onda bir olan zekâtını toplar. Kâfirlerin İslâm Devleti'nde yaşayanlarından zekât almaz, onların çalışabilen, baliğ ve gücü olan erkeklerinden cizye alır. Onun için devletin sabit gelirlerinden; devletin masraflarını temin eder ve kamu mülkiyetinin gelirlerini halka dağıtır. Öğretim, sağlık hizmetleri ve diğer hizmetler gibi ne lazımsa onu yapar. Bu nedenle İslâm Devleti; vergi koymak ve tahsil etmek esası üzerine bütçe tayin etmez. Vergi; ancak sıkıntı olunca ve belli hususlar için sadece zenginlerden tahsil edilir. Fakirler, yoksullar, yolda parasız kalanlar için ve cihad için para kalmazsa, tufan, zelzele ve volkan gibi tabii afetler olduğundan devletin bütçesinde para yoksa, halka vergisiz ve damga pulu olmadan hizmet sunan memurların maaşlarını ödemek için para kalmamışsa; o zaman İslâm Devleti, zenginlerden vergi tahsil eder. Eğer bunlar kâfi gelirse, o zaman vergi tahsili durdurulur. Devamlı olarak vergi yoktur. Aslında devletin gelirleri, kendi masraflarına yeter. Fakat yukarıda saydığımız durumlar olunca bu, ancak zenginlerden toplanır. Çünkü İslâm, bu tür sıkıntılı durumlar olduğundan bunun zenginler tarafından kapatılmasını farz kıldı.
Zamanında İslâm Devleti'nde herkes zengin ve tok idi ve devlet de zengin idi. Onun hiç bir sorun kalmadı.
İşte Türkiye'nin ve diğer müslüman memleketlerin ekonomisini kurtarmak isteyenler, İslâm Devleti'ni kurmaya çalışsınlar. Şu var ki; İslâm Devleti, ekonomi siyasetini çizerken toplumun hangi hal üzerine bulunacağını düşünür. Onun için temel, zarurî ve lüks ihtiyaçları temin etmek için siyaset çizerken, insanlar arasındaki ilişki güzel olsun diye hedef edinir. Bencillik, menfaatçilik ve çıkarcılık, tamahkârlık, kanaatsizlik, oburluk, diğerlerine bakmamak, yardım etmemek v.s. kötü ilişki, bakış ve huyları yok eder. Böylece herkes hoş ve huzurlu bir hayat yaşar. Bunu yaparken ruhanî değerleri ve insanî değerleri ihmal etmez. Böylece Allahu Teâlâ müslümanlar arasındaki ilişkiyi ve bağı kuvvetlendirir. Çünkü müslümanlar, dünyayı kazanırken Allah'ın rızasını düşünür, Ahireti ve daimi nimeti ve Cenneti düşünür. O zaman müslümanlar, hem dünyayı hem de Ahireti kazanırlar. Kapitalist veya sosyalist düzen olunca, hem dünyayı hem de Ahireti kaybederler. Bu ise, en büyük kayıp ve hüsrandır.
|
||||||
Bu Makaleyi İndirmek İçin Lütfen Tıklayınız!
|
|