Basýnda Hizb-ut Tahrir Haberleri |
05 Temmuz 2009 Pazar Þehadetinin yýldönümünde Þikaki'ye Bin Selam! Þehadetinin 13. yýldönümünde Filistin Ýslami Cihad Hareketinin basiretli, üretici, dirayetli ve yiðit lideri Dr. Fethi Þikaki'yi rahmetle anýyor; mücadelesini selamlýyoruz.
26 Ekim 1995′te Ýslami direniþ bir þehidini daha ölümsüzlük ufkuna yolcu etti. Ve bir þehit daha düþtü topraða. Eli kanlý Siyonist ajanlar dünya istikbarýnýn yardýmýyla Filistin intifadasýnýn ateþleyicilerinden ve öncülerinden Ýslami Cihad'ýn basiretli, üretici, dirayetli ve yiðit lideri Dr. Fethi Þikaki'yi þehit ettiler. Malta'da Siyonist katillerce þehit edilen Þikaki, Filistin Ýslami uyanýþýnýn yüzaký ve Ýslami mücadelenin þahidiydi.
Fethi Þikaki'nin mücadele çizgisi Ýslami mücadelenin uluslararasý emperyalist güçlerle fiili olarak karþý karþýya geldiðimiz en riskli ve en zorlu alanda odaklaþmaktadýr. Onun ve arkadaþlarýnýn Filistin'deki Ýslami kurtuluþ mücadelesi bölgesel bir cihad deðil, Müslümanlarýn evrensel fitneyle karþý karþýya geldiði en belirgin bir hattý oluþturmaktadýr.
Ýþgal altýndaki topraklarda Ýslami mücadele ateþini tutuþturan Fethi Þikaki gibi þehitler her zaman Müslümanlarýn gurur ve iftiharý olacaklardýr. Emperyalizmin Ýslam coðrafyasýnýn merkezine jandarma üssü olarak kurduðu Ýsrail'e karþý teslimiyetçiliðin zillet ve utancýný, aþýladýðý mücadele azmi ve cihad ruhuyla kýran Ýslami Cihad'ýn bu yiðit önderine ve mücadelesini sürdürenlere binlerce selam olsun!?
Þikaki, mücadelesiyle olduðu kadar entelektüel ufkuyla da yolumuzu aydýnlatmaya devam ediyor. Þöyle diyordu, "Ýslami Hareket ve Kudüs" isimli kitabýnda:
"Filistin etrafýnda birliktelik saðlamak; tarihin Kur'an'la buluþmasýný ve Mescid-i Aksa'ya doðru siyasi bir coðrafyanýn yeniden oluþturulmasýný gerçekleþtirecektir."
HAKSÖZ-HABER
Dr. Fethi Þikaki, düþünsel geliþimini, mücadelesini ve hareketini kendi diliyle anlatýyor. Ýlgiyle okuyacaðýnýzý umuyoruz:
"Ben Hep Devrimciydim"
16 yaþlarýnda olduðum 1967 yýlý benim için ve Ýslami Cihad'ý kuran diðer arkadaþlar açýsýndan bir dönüm noktasý idi. O dönemde siyasi hayatta okul çerçevesinde bazý deneyimlerim olmuþtu. Ortaokul ve lisede yazdýðým kompozisyonlar, gerek önerdiðim savlar açýsýndan gerekse de belagat açýsýndan öðretmenlerimin dikkatini çekiyordu. Ayrýca okulda sabah hitabetlerine katýlýyordum ki o dönemlerde milliyetçi eðilimler içerisindeydim.
O zamanlar yaygýn olan Nasýrizm akýmý bizi de etkilemiþti. Kiþilik ve Arap lideri olarak Abdunnasýr'a ilgi duyuyordum. Komünist olmamamda payý vardý. Zira "eþitlik" düþüncesini araþtýrýrken elime geçen "Komünizm Gerçeði" adlý kitabýn önsözü Abdunnasýr tarafýndan yazýlmýþ ve komünizmi þiddetli bir þekilde eleþtirilmiþti. Bu önsöz beni komünizmden alýkoydu ve siyasi faaliyetlerim Nasýrizm'le sýnýrlý kaldý.
1966 yýlýnda benden büyük iki kardeþimle beraber Nasýrizm çatýsý altýnda bir örgüt kurduk. Bilahare kurucularý Ýslami akýma yöneldiler. 1967 Haziran yenilgisi, özgürlük ve vatana dönüþ özlemi çeken gençler için bir dönüm noktasý oldu. Lider Abdunnasýr'ýn yenilgisi bir sürprizdi. Dengesiz olmuþtuk. Ama gazeteci Hasaneyn Heykel'in Arap Yarýmadasý üzerinde yaptýðý yorumlarý sayesinde dengeleri biraz yakalamýþtýk. Ama endiþelerimizin kaybolmayacaðýna inanýyorduk. Böylece farklý bir yola doðru, Ýslam'a doðru dönüþümüz baþlamýþtý.
1960lardan önce Ýslam'ý sadece ibadetlerden müteþekkil bir din olduðunu sanýyordum. Gazzali'nin "Ýslam'ý Nasýl Anlamalýyýz" adlý kitabýný ele geçirdikten sonra, Ýslam'ýn hayatýn bütün alanlarýný kapsayan geniþ bir dünya olduðunu gördüm.
O dönemlerde Ýhvan-ý Müslimin hareketine karþý olumsuz yaklaþým içindeydim. Bunun da sebebi Nasýrizm'i benimsemiþ olmamdý. Bundan dolayýdýr ki, 1967'de Seyyid Kutub'un "Yoldaki Ýþaretler" kitabýnýn, babasý Ýhvan-ý Müslimin'den olan bir arkadaþýmýn evinde bulunmasý hoþuma gitmemiþti. Kitaptan dolayý çok kýzmýþtým ve kitabý kendi evime götürmüþtüm. Okumaya baþladýðýmda adeta yeni bir dünya ile buluþmuþtum. Zannettiðim gibi tahribattan, yýkýmdan bahseden bir dünya deðildi. Bu kitap ve Seyyid Kutub'un diðer kitaplarý beni ve diðer arkadaþlarýmý çok etkilemiþti. Aslýnda aile olarak da dindar bir aileye mensuptum. 1967'deki Ýslam düþüncesiyle bu buluþmamdan sonra laik-milliyetçi düþünceden koparak yeni Ýslami düþünceye yolculuk baþlamýþtý.
1968, evimde milliyetçi düþüncelerden kurtularak Ýslam'a yöneliþ için yoðun tartýþmalarýn olduðu bir yýldý. Uzun uzun tartýþmalar yaþadýk. Her þey bir gün bir gecede halledilecek deðildi. Ýslam'ý okudukça usul olarak eleþtirilerimiz de artýyordu. Nihayetinde yolu deðiþtirme kararýna vardýk, arkadaþlarýmýn önünde bütünüyle Ýslam düþüncesiyle ikna olduðumu ilan ettim. "Beni izleyecek olan varsa bugünden itibaren yeni bir eðitim programý baþlatacaðýz." dedim. Böylece eski halkamýz yeni bir yapýya girmiþ bulunuyordu. Gazze'deki evimde deðiþik kitaplar mütalaa ediyorduk. Bir kiþi hariç bütün arkadaþlar bize katýlmýþtý. Fetih Hareketi'nin öncülerinden olan Saad Ebu Haþi adlý arkadaþla aramýzdaki ihtilaf tamamen fikri idi. Ama iliþkimiz devam etti. O sýralarda Þeyh Ahmed Yasin ile tanýþtým. O sýralar öðretmendi ve fiziki olarak da güçlü bir bünyesi vardý. Ýhvan-ý Müslimin'in Gazze'de yeniden yapýlanmasýný saðlamýþtý. Aramýzda karþýlýklý ziyaretler baþladý. O sýrada Ýhvan'ýn güçlü bir yapýsý yoktu. Ýlk zamanlar Ýhvan'a katýlmamak için direndik ama sonunda gördük ki Ýhvan'a direnecek dinamiklere sahip deðiliz. Zamanla kendiliðimizden Ýhvan'a katýldýk. Ýhvan'a taze kan olmuþtuk. Ama Ýhvan'ý tam olarak benimsemiþ deðildim. Þeyh Ahmed Yasin'le çok tartýþmalarýmýz oldu. Özellikle siyasi ve vatani tavýrlarýnda bir olumsuzluk vardý. Fedai Hareketi'ni onaylamýyorlardý. Bu olumsuzluktan dolayý Ýslam'ý tam olarak kabul etmekle birlikte vatanperverlerle iliþkileri açýk tuttum.
Ýhvan'da gördüðüm ikinci eksiklik, Ýslami anlayýþlarýnda ve dünyaya bakýþ açýlarýnda netlik olmayýþýydý. Harekete egemen olmuþ bir düþünce ve metodolojileri yoktu. Bilakis her biri toplantýlarda rastgele þeyler söylüyor, yazýyorlardý. Yani fikri bazda bir kaos ve kargaþa vardý. Vataný ilgilendiren konularda da örgütsel bir tavýrlarý yoktu.
Ben Hizbu't-Tahrir'deki katý metoda ve Ýhvan-ý Müslimin'de meseleleri kaypaklaþtýran metotsuzluk kargaþasýna tepki gösteriyordum. Bu kaos beraberinde önemli bir soruyu gündeme getirmiþti: Öyleyse deðiþim nasýl olacaktý? Arkasýndan bunu yeni sorunlar izledi.
Bu sýralar hayatýmda önemli olaylar oldu. 1968'de Batý Almanya'dan aldýðým burs ile eðitim için Bi'r Zeyt'e gittim. Orada yeni bir dünya ile tanýþtým. Solcularýn öylesine sesleri yüksekti ki; Müslümanlar Müslüman olduklarýný izhar etmekten korkuyorlardý. Bu arada tartýþmalara girdim, ortaya atýlan sorular zorlaþtýkça araþtýrma da derinleþiyordu. Anti-Ýslami atmosferde bulunduðum bu iki yýl içerisinde, araþtýrmalarý sürdürdükçe düþüncelerim de kökleþmeye baþladý. Sonra öðretmen olarak görev yapmak üzere Kudüs'e gittim. Kudüs'te bazý milliyetçi çevrelerle iliþkilerim oldu. O sýralar bazý solcu ve milliyetçi gruplarýn bazý etkinliklerine katýldým ve 1967'de Mýsýr'a gittim. Þunu da söylemeliyim, o sýralar Filistin Ýhvan-ý içerisinde iki eðilim vardý. Geleneksel ve muhafazakâr eðilim ve devrimci eðilim. Her iki taraf arasýnda da gerginlik vardý. Ben ise devrimci düþünceler taþýyordum ama iki taraf arasýnda uzlaþmaya çalýþýyordum. Amerika'da tutuklanan Dr. Musa Merzuk o zamanlar bizim gruptandý. Mýsýr'a gittiðinde orada yeniden buluþmuþtuk. Ama farklý düþünceleri vardý. Ýhvan düþüncesini tamamen benimsemiþti. Diðer tarafta ise Þeyh Abdulaziz Udeh vardý. Ýki taraf arasýnda kültürel farklýlýklar da vardý. Örneðin devrimci kanat modern þiire ilgi duyarken diðer taraf buna karþý çýkýyordu. Filistin meselesinde de farklýlýklar vardý. Ýhvan-ý Müslimin, Filistin'in ancak Ýslam devleti kurulursa kurtulacaðýný söylüyor, diðer örgütlerin fasit örgütler olduðunu, gayri Ýslami olduklarý için kendileriyle savaþýlmasý gerektiðini söylüyordu. Bunun doðal sonucu olarak pratiði gözardý ediyor ve cihad projesini erteliyordu. Diðer taraf ise Filistin meselesinin Ýslami hareketin ana meselesi olduðunu söylüyordu. O zaman þu soruyu soruyorduk: "Peki öyleyse Ýhvan-ý Müslimin'in ana sorunu nedir?" Bunun üzerine bize sert tepki gösterdiler, sanki kendilerine savaþ açmýþtýk. Þeyh Abdulaziz Udeh ve diðer bir arkadaþ ayrýldýlar. Ben ise ikinci tarafý etkilemek istiyordum. Uzun süre aralarýnda varlýðýmý sürdürdüm ama varlýðýmdan rahatsýzdýlar ve ayrýlmamý temenni ediyorlardý.
Soru iþaretleri genelde metot, dünyaya bakýþ açýsý, pratiðe yaklaþým, sanat ve edebiyata yaklaþým sahalarýndaydý. Böylece aramýzdaki iliþkiler gergin bir þekilde devam etti. Çünkü benim Ýhvan içerisinde ayrý bir örgütlenmeye gittiðimi zannediyorlardý. Ayný zamanda gençlerle ve yaþlýlarla olan saðlam iliþkiden dolayý beni çýkaramýyorlardý da. Yani benden kurtulmak kolay deðil gibiydi. Bu arada tartýþmalar aracýlýðý ile düþüncelerimizi de orta yere koyuyorduk. Nihayet 1978 yýlýnda Mýsýr'daki öðrenciler arasýnda bizimle Ýhvan arasýndaki görüþ farklýlýðý bariz bir biçimde ortaya çýktý. 1978'in sonlarýnda ise Ýran Ýslam Devrimi gerçekleþti. Ve hakkýnda bir kitap yazdým: "Humeyni; Ýslami Çözüm ve Alternatif"
Aslýnda kitabý 1978'in sonunda yazmýþ ve 25 Ocak 1979'da matbaaya teslim etmiþtim. 16 Þubat'ta yani Ýran'da Müslümanlarýn yönetimi ele geçirmelerinden sonra kitap piyasaya çýktý. Ýlk baskýsý 10 bin idi. Ama ben devrimden önce yazmýþtým ve Müslümanlarýn yönetimi ele geçireceklerini belirtmiþtim. Kitabýn yayýnlandýðý gün Mýsýr makamlarý tarafýndan tutuklandým ama dört gün sonra serbest býraktýlar. Tutuklanma sebebim ise üniversitedeki Ýslami faaliyetlerimdi. Zira okulda "Fursan" adlý bir duvar gazetesi çýkarýyorduk. Ama birkaç ay sonra 20 Temmuz 1979'da yeniden tutukladýlar.
Mýsýr'da kaldýðým süre içerisinde benim için önemli olan konulardan biri gizli olarak 27 ay süreyle "Muhtaru'l-Ýslami" dergisinin editörlüðünü yapmýþ olmamdý. Ýlk sayýsýnda mahlas isimler altýnda beþ adet makale yayýnladým. Ve ilk sayýsýndan sonra ikinci kez tutuklandým. Resmi makamlar arkamda bir örgüt olduðunu zannediyorlardý. Kal'a hapishanesinde dört ay hücre cezasý çektim. Hakkýmda delil olmadýðý için ve bazý kimselerin de arabuluculuklarý sayesinde hapishaneden çýktým. O arada Ýhvan'la örgütsel iliþkilerim de kesildi. Hatta hapishaneden çýkmamla dahi ilgilenmediler. Bilakis Mýsýr'dan sýnýrdýþý edileceðimi düþünüyorlardý. Artýk düþünce olarak onlarý etkileyemeyeceðimi anlamýþ ve 1980 yýlýnýn baþlarýnda örgütsel yapýlanmanýn nüvesini oluþturmaya baþlamýþtým.
1981 yýlý Kasým ayýnýn ilk günü Gazze'ye döndüm. Bundan önce de Mýsýr üniversitelerinden 1980 mezunlarý olan ve Cihad akýmýnýn temsilcileri olan önemli sayýda arkadaþ Gazze'ye dönmüþlerdi. Ve iþgal altýndaki topraklarda faaliyetlerine baþlamýþlardý. Kasým ayýnda Kudüs'teki Victoria hastanesine girdim. Ve doktor olarak çalýþmaya baþladým. Ýki yýl çalýþtým. 1983'te ilk olarak tutuklandým.
Benden önceki arkadaþlar örgüt çalýþmalarýný zaten baþlatmýþlardý. Ayný dönemde Ýhvan-ý Müslimin ile bazý problemler de zuhur etmeye baþladý. Zira Ýhvan 1968?de örgütlendiði Gazze'de, Batý yakasýndan daha güçlüydü. Üstelik hareketin kurucusu olan üstad Ahmed Yasin de faaliyetlerini orada baþlatmýþtý. Batý yakasýnda ise iþgalden sonra bir tür donukluk yaþandý. Bu donukluk 70'li yýllara kadar devam ederken Gazze'de epeyce bir mesafe kat edilmiþti.
Gazze'de yeni cihad akýmý ile Ýhvan akýmý arasýnda bazý problemler zuhur etti. Ýhvan'ýn lider kadrosu bizi yanlýþ anlamýþlardý. Zira yeni akýmý kendilerinin alternatifi sayýyorlar ve otoritelerini ellerinden almak istediðimizi sanýyorlardý. Bazý arkadaþlarla birlikte eðitim, sosyal ve dini faaliyetlerin yapýldýðý bir kurum olan "Ýslami Kompleks Camii"nde Þeyh Yasin'i ziyaret ettik. Aradaki gerginliðin giderilmesi için çalýþýyorduk. Kendisine öneride bulundum. Düþüncelerimizi özgürce ifade etme karþýlýðýnda yapýlanmalarýmýzý feshetmeyi önerdim.
Tek þartýmýz buydu. Þeyh Yasin düþünmek için zaman istedi ve cevabý menfi idi. Bize "Eðer görüþleriniz varsa bunu tabana deðil de bana ve lider kadroya söyleyebilirsiniz." diye þart koþmuþtu. Ama onun bu þartý bizim hedeflerimizi gerçekleþtirmemize mani idi. Hedefimiz Ýslam ve Ýslami hareket konularýnda devrimci düþüncenin yaygýnlaþtýrýlmasý idi. Daha da önemlisi Ýslami hareketin o ana kadar olan çizgisinin aksine Filistin'de cihad etmekti.
Biz düþüncelerimizi hareket içerisinde açýklamaktan kýsa bir süre sonra Ýhvan-ý Müslimin içerisinde devrimci-cihadcý görüþün büyük kabul göreceðine inanýyorduk. Siyonist iþgale karþý cihad bayraðý açýlacaktý. Gerek Ýslam'ýn anlaþýlmasýnda gerekse de Ýhvan'ý Müslimin yapýlanmasýnda deðiþim gerçekleþtirilmiþ ve ilk adýmlarý atmaya baþlamýþtýk.
Kaynak: "Ýslami Hareket ve Kudüs" Fethi Þikaki Ekin Yayýnlarý 1997
Kaynak:
|
|
|