04 - 11 Mayıs 2009
Uyuyan terör hücrelerini kim uyandırıyor?
Devrimci Karargâh adındaki örgütün İstanbul’un göbeğinde
terör estirmesinden sonra ‘Türkiye yine bunalımlı günlere
mi götürülmek isteniyor?’ sorusu gündeme geldi. İstihbarat
kaynaklarına göre, uyuyan terör hücreleri uyandırıldı.
İrili ufaklı 50 kadar örgüt, kaos eylemleri peşinde.
Dev-Genç (Devrimci Gençlik), 1956’dan sonra kurulan Fikir Kulüpleri
Federasyonu’ndaki (FKF) bir ayrışmayla ortaya çıktı. Bu
grup 1969’un sonbaharında çizgisini sertleştirmeye başladı.
Mahir Çayan, Yusuf Küpeli, Hüseyin Cevahir, İlhami Aras,
Ulaş Bardakçı gibi isimlerden oluşan gençler illegal bir
örgüt kurmak için bir araya geldi. İki yıl içinde de
Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi (THKP-C) ortaya
çıktı. Bu yapı, Türkiye’nin o güne kadarki en şiddetli
illegal örgütü olmaya adaydı. Zaten kısa süre sonra
eylemleriyle bunu gösterdi. THKP-C’nin peşi sıra Acilciler,
Dev-Savaş, Dev-Sol gibi 10 kadar yeni örgüt türedi. Dursun
Karataş’ın (kanserden öldü) liderliğindeki THKP/C-Dev-Sol’un
(adı daha sonra Devrimci Halk Kurtuluş Partisi Cephesi,
DHKP-C olarak değiştirildi; 30 Mart 1994) yaptığı eylemler
ve işlediği cinayetler ülkede bir kaos havası oluşturmaya
yetti.
Türkiye’de sol fraksiyonla başlayan terör hadiselerine,
daha sonra sağ olarak tabir edilen bazı örgütler de
katıldı. Sağ ve sol terör örgütleri haricinde, her ne
kadar temellerini Marksizm’e dayandırmış olsa da Kürt
milliyetçiliği yapan bir başka terör örgütünün (PKK’nın)
ortaya çıkması ise (27 Nisan 1978) Türkiye’nin teröre
bakışını tümden değiştirdi. Sol, etnik ve ‘İslamcı’
gruplar Türkiye’de özellikle 12 Eylül darbesi öncesinden
başlayarak aynı anda ‘zaman ayarlı’ eylemlere imza attı.
Bu örgütler giderek bir ‘güç’ hâlini almaya ve büyük
kitleleri peşinde sürüklemeye başladı.
Fakat, her geçen gün Türkiye terör örgütleriyle yeniden
yüzleşmek zorunda kaldı. Bugün PKK, Hizbullah, DHKP-C gibi
kitle gücü ve militan sayısı yüksek örgütler dışında irili
ufaklı çok sayıda örgüt, geçmişte olduğu gibi yeniden
ortaya çıkıyor. Daha düne kadar nasıl bir yapılanmaya
sahip olduğu bile bilinmeyen Devrimci Karargâh örgütünün
son bir yılda yaptığı üç eylem hafızalara kazındı. Birinci
Ordu’ya havan saldırısı ve AK Parti İstanbul İl
Başkanlığı’na bombalı paket gönderme eylemleri akim kalsa
da Bostancı’da polisle çatışan terörist ve elindeki
mühimmat, örgütün tek başına hareket etmediğini ortaya
koydu. Aynı şekilde, eylem yapmalarına izin verilmeden ani
baskınlarla güçten düşürülmeye çalışılan Vasat, El Kaide
gibi örgütler Devrimci Karargâh’tan farklı değil.
Peki, Türkiye’de terör neden tekrar hortlamaya başladı?
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un geçen hafta
basını bilgilendirme toplantısındaki “Türkiye aslında
terörle yaşayan bir ülke” sözü ne anlama geliyor?
İstihbarat kaynaklarına göre, Türkiye’de uyuyan terör
hücreleri yeniden uyandırıldı. 50 (dünyanın hiçbir
ülkesinde bu kadar örgüt yok) kadar terör örgütü aktif
hâle geldi. Güvenlik güçlerinin önemli operasyonları ve
takibatı sonucunda terör grupları etkisizleştirilmeye
çalışılıyor. Terör uzmanları ise yeniden yapılanma yoluna
giden örgütlerin önümüzdeki günlerde eylemleriyle tekrar
ortaya çıkabileceğini belirtiyor.
Bu süreçte, ‘Ergenekon Silahlı Terör Örgütü’ olarak iddia
edilen Ergenekonyapılanmasının geliştirdiği ‘naylon terör
örgütleri’ stratejisi önemli rol oynuyor. Zira, Devrimci
Karargâh örgütünün Ergenekon’la bağı dava için hazırlanan
ikinci iddianamede geçiyor. Aynı şekilde Hizbullah, PKK ve
DHKP-C ile Ergenekon ilişkisi de iddianamelerde yer alıyor.
Marksist Leninist Komünist Parti’nin (MLKP) Ergenekon
tarafından yönlendirildiği iddialar arasında. Aslında bu
örgüt üç yıl önce aldığı darbelerle bitme noktasına
getirilmişti. Ancak yeniden büyüyen gruplar arasında yer
aldı.
Uyandırılmaya çalışılan terör hücreleri, sanki birbirinin
devamı ve birlikte hareket ediyor. Devrimci Karargâh
militanı Orhan Yılmazkaya’nın Kuzey Irak’taki PKK
kamplarında eğitim gördüğünün ortaya çıkması bu
birlikteliği destekliyor. Devrimci Karargâh, sol jargon
kullanan ve Hikmet Kıvılcımlı’nın felsefesinde hareket
eden
bir örgüt. PKK kamplarında sadece Devrimci Karargâh
militanları eğitim görmüyor. Aynı zamanda PKK ile hiçbir
görüş ve ideolojik bağı olmayan örgütler de kamplarda
silah ve bomba eğitimi alıyor. İddiaya göre, din eksenli
Vasat örgütü militanları PKK kamplarında eğitiliyor ve yer
yer PKK’nın eylemlerine destek veriyor. Aslında bu durum
geçmişte biraz ortaya çıkmıştı. 2008’de Kuzey Irak’a
yönelik kara harekâtını protesto
eden
Demokratik Toplum Partisi (DTP) mitinginde elinde Kura’n-ı
Kerim ile halka seslenen Muhittin Eryılmaz Vasat üyesiydi.
Aynı şekilde sol örgütlerin de özellikle Tunceli
kırsalında eylem için eğitim aldıkları ileri sürülüyor.
Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusu (TİKKO) ve PKK
kamplarında eğitimden geçirilen sol örgütler daha sonra
şehirlere gönderiliyor. Bütün örgütlerdeki eğitimlerin ana
konusu ‘metropollerde muharebe taktiği ve bombalama
eylemleri.’ Yani, örgütlerin Devrimci Karargâh’ta olduğu
gibi şehirlerde göğüs göğüse tabir edilen mücadele şeklini
hayata geçirmeyi planladıkları belirtiliyor. En basit
örgüt elemanı bile bomba yapmayı ve patlatmayı öğreniyor.
Diğer bir iddia, Türkçülük jargonunu kullanan ve kendisini
Türk İntikam Tugayı (TİT) olarak lanse
eden
terör örgütünün diğer örgüt mensuplarına her türlü silahı
kullanma konusunda eğitim verdiği. Eğitimler ‘özel
kuvvetlerin’ aldığı yüksek eğitim kademesi şeklinde oluyor.
Bir dönem şehirlerde eylemler yapan Kürdistan Özgürlük
Şahinleri (TAK) de bu yapılarla ilişkili. Her örgütün
birbirinden habersiz hücreler hâlinde yapılanma yoluna
gittiği vurgulanıyor. Bütün örgütler küçük çaplı, bazıları
10 ila 20 militana sahip. Örneğin Türkiye Devrimci
Komünist Partisi (TDKP) az sayıdaki militanı ile hareket
ediyor. Fakat sayıları az olsa da ellerindeki
cephaneliklerle büyük eylemler yapmaları mümkün. Küçük
gruplar hâlinde hareket eden örgütlerin sansasyonel
eylemler yapmak için hareketlendiği konusu istihbarat
birimleri tarafından doğrulanıyor.
Geçen hafta Türkiye genelinde üç örgüte yönelik
operasyonlarda LAW silahları, el bombaları, A-4, C-4 türü
patlayıcılar, özel yapım çelik uçlu mermiler gibi bol
miktarda mühimmatın ele geçirilmiş olması olayın
vahametini ortaya koyuyor. ‘Örgütler, bu cephaneliği
nereden buluyor?’ sorusu kafaları karıştırıyor. Aslında,
patlayıcıların tür ve biçim olarak aynı olması silahların
tek kaynaktan çıktığını ortaya koyuyor. Emniyet birimleri
bu bilgiyi doğruluyor. Kuzey Irak’tan getirilen silahlar,
bu değerlendirmenin dışında tutuluyor.
Aktif ve uyandırılan terör örgütlerinin ana hedefi toplumu
sindirecek, gündemi değiştirecek sansasyonel eylemleri
yapmak. Böylece, siyasi otoritede zafiyet meydana
getirilecek, Türkiye ana meselelerini bırakıp bu
eylemlerle meşgul olacak.
Bunun içinde önemli kişilere yönelik suikastlar da var.
Eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’e yönelik eylemin
tamamen bu amacı güttüğü belirtiliyor. İstihbarat
birimlerine göre, terör örgütleri aynı zamanda ‘kör eylem’
denilen türde eylemlerde bulunmayı planlıyor. Özellikle
canlı bomba eylemlerinin bütün örgütlerin yeni taktiği
olduğunu terör uzmanları dile getiriyor. Bu eylem türüne
daha önce PKK ve DHKP-C’de rastlanıyordu.
Aslında bu taktikler, geçmişte denendi ve başarılı oldu.
12 Eylül 1980 askerî darbesi öncesinde örgütlerin aniden
ortaya çıkması, şiddet eylemlerinde bulunmaları ve bazı
olayları organize etmeleri bunun en güzel göstergesi. Her
şeyden önce şu nokta çok önemli; Türkiye’de büyük eylemler
gerçekleştiren örgütlerin tamamı 1970’lerin sonunda
kuruldu. Doğu ve Güneydoğu’da ‘Apocular’ olarak bilinen
örgüt (PKK), rakip olarak gördüğü Kawa, Rizgari gruplarına
saldırdı. Bölgede başlayan ‘faili belli’ cinayetler 1980
yılının ortalarına kadar sürdü.
Rizgari grubu liderlerinden İbrahim Güçlü’nün yıllar sonra
yaptığı tespit aslında senaryoyu net bir şekilde ortaya
koyuyor: “Siverek’te çatışmalar varken, silah fiyatları
düşerdi. Çatışmalara ara verildiğinde tezgâhta satılan
silahların fiyatı birden artardı. Bu işte bir iş vardı.
Biz anlayamıyorduk.” Aynı şekilde Dev-Sol’un 12 Eylül’e
kısa süre kala yaptığı büyük suikastların sırrı hâlâ
çözülebilmiş değil. Önce gümrük ve tekelden sorumlu eski
Devlet Bakanı Gün Sazak Ankara’da öldürüldü (27 Mayıs
1980); ardından 12 Mart döneminin başbakanlarından Nihat
Erim, Ali Kartal isimli terörist tarafından İstanbul
Maltepe’de evinin önünde vuruldu (19 Temmuz 1980). Türkiye
tam bir karmaşa içindeyken askerî müdahale oldu. Sonraki
yıllarda da terör yine Türkiye’yi zorladı. 90’ların hemen
başında faili meçhul cinayetler ve 12 Eylül’den sonra
palazlanan örgütler her yerde patlak verdi. Bu süreç
1997’ye kadar aktif bir şekilde sürdü. Ancak bu dönemde
sol örgütlerden ziyade ‘dinci’ denilen örgütler etkin
olmaya başladı (PKK’nın klasik terör sürecini bunun
dışında tutarsak).
‘İslamcı’ sıfatlı terör grupları, şehirlerde eylem ve
ilginç gösteriler yapmaya başladı. Mesela Aczimendi grubu
bu dönemde ortaya çıktı. Ardından 28 Şubat sürecine
girildi. 1999 ve 2000’de Türkiye terör anlamında en rahat
dönemini geçirdi. Örgütler küçük eylemler dışında pek
etkin değildi. Ta ki, 2002’de AK Parti’nin iktidara
gelmesine kadar. Bu süreçte başlayan küçük çaplı eylemler
giderek büyüdü. 2003, terör örgütlerinin yeniden uyanma
yılı oldu. En büyük terör örgütü PKK, 1 Haziran 2004’te
yeniden silahlı mücadele kararı aldığını duyurdu. DHKP-C
aynı şekilde militanlarına eylem yapmaları konusunda
talimat verdi. TİKKO ise özellikle Tokat, Sivas ve Giresun
kırsalında büyümeye başladı. 2001’de çökertilen Hizbullah
ise 2003’te yeniden yapılanarak ortaya çıktı. Diğer küçük
gruplar, daha çok sivil toplum kuruluşları içinde
barınırken son 5 aydır yeniden terör eylemlerine başlama
kararı aldı. Aslında bu örgütlerin çoğu birbirlerinin
türevi olsa da her yapı kendi içinde oluşturduğu bir
mekanizmaya sahip. İdeolojiler ve isimleri eski olsa da
örgütlenmeler yeni. Yıllardır kaos oluşturan eylemlerle (Gazi
olayları gibi) suçlanan Ergenekon yapılanması mensupları
aynı zamanda ‘darbeye teşebbüs’ suçundan yargılanıyor. Bu
yüzden koas oluşturma ‘en önemli icraat’ olarak kabul
ediliyor. Ancak Ergenekon’a yönelik operasyon ve bazı
yöneticilerinin tutuklanmasından hemen sonra terör
örgütlerinin yeniden türemesi ve canlandırılması kafa
karıştıran bir durum.
PKK’nın şehir yapılanması olan Kürdistan Toplulukları
Birliği (KCK-Koma Ciwaken Kürdistan) ile Devrimci Karargâh,
Vasat, El Kaide ve Hizbullah’a yönelik operasyonlar
Türkiye genelinde devam ediyor. Çok sayıdaki militan
etkisiz hâle getirilirken, önemli ölçüde mühimmat ele
geçirildi. Aynı şekilde DHKP-C ve MLKP’ye yönelik
operasyonlar yapıldı. Başta polis, bütün güvenlik güçleri
deşifre ettikleri hücre evlerine ani baskınlar düzenliyor.
Fakat son dönemde değişen militan yapısı ve örgütlerin
yeni stratejisi polisi şaşırtıyor. İddiaya göre, lideri
Dursun Karataş’ı kaybeden DHKP-C eylem için Avrupa’daki
yandaşlarını Türkiye’ye gönderdi. Bunlar sabıkası olmayan
ve deşifre olmayan kişilerden oluşuyor. Yabancı dil bilen
eğitimli militanların takibi ve suçüstü hâli dışında
gözaltına alınamamaları güvenlik güçlerinin işini
zorlaştırıyor. Benzer şekilde militanların üniversite
mezunu ve akademik kariyer sahibi olmaları önemli bir
sorun. Devrimci Karargâh üyesi Orhan Yılmazkaya’nın kitap
yazacak kadar entelektüel bir portre çizmesi gibi. Zaten
istihbarat kaynaklarının tespitine göre, son yıllarda
terör örgütlerine katılanların yüzde 65’i üniversite
öğrencisi veya mezunu. Örgütlerin ilköğretim ve liselerde
bile yapılanması mevcut. Bu yüzden terör örgütleri yeni
stratejiye gitmiş durumda. Dağa götürüp orada tutamadığı
militanları için şehir yapılanmalarına ağırlık veriyor.
Onları daha çok şehirlerde hücre evlerinde eğitime tabi
tutuyor. DHKP-C’nin bu sebeple kırsaldaki yapısını
feshedip tamamen şehirlere yerleştiği aktarılıyor. Tabii
çeşitli dernekler ve kültür grupları da örgütlerin militan
sakladığı şehir ‘mağaraları’ olarak geçiyor. El Kaide,
Vasat, Devrimci Karargâh gibi örgütler sadece şehirlerde
yapılanıyor. Yeniden uyandığı söylenen 50 kadar örgüt de
önemli ölçüde şehirlerde ve metropollerde yapılanıyor.
AKTİF VE UYANDIRILAN BAZI TERÖR ÖRGÜTLERİ
PKK: Taban ve silahlı güç bakımından en büyük terör örgütü.
Genelde Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde taban
buluyor; ancak son yıllarda Adana, Mersin gibi illerde de
etkin. Birçok yan kuruluşu ile sürekli terör estiriyor.
Elebaşı Abdullah Öcalan, İmralı Cezaevi’nde tutuklu
bulunsa da örgütü buradan yönlendirdiği ileri sürülüyor.
PKK’nın militan sayısı giderek düşüyor. İddiaya göre,
Kandil’de 3 bin 500 PKK’lı bulunuyor. Ancak örgüt silahlı
militan sayasını bir anda 7 bine kadar çıkarma
potansiyeline sahip. Şehirlerdeki gençlik yapılanması ve
bazı örgütlenmelere giren PKK, özellikle metropollerde
korku salma peşinde. Ergenekon yapılanması tarafından
yönlendirildiği ve Ergenekon adına bazı eylemler yaptığı
ileri sürülüyor. Araç yakmalar ve molotofkokteylli
saldırıların Ergenekon davasına ayarlı gerçekleştirildiği
vurgulanıyor. Her an aktif olan örgütün kemik tabanı bir
partiyi ayakta tutacak kadar da güçlü.
DHKP-C: Devrimci Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi. Bu örgütün
de PKK gibi Ergenekon yapılanması ile ilişkisi bulunuyor.
Bazı uzmanlara göre DHKP-C, Ergenekon içinde doğup büyüyen
bir örgüt. Kırsal alandaki faaliyetlerini bitiren örgüt,
dernek ve kültürel gruplarla birlikte özellikle
lise-üniversitelerde ve işçiler üzerinde etkin. Son
dönemde bütün hücrelerini harekete geçirdiği ve eylem için
düğmeye bastığı belirtiliyor. Dursun Karataş’tan sonra
örgütün başına kimin geçtiği henüz net değil.
Hizbullah: 12 Eylül darbesi öncesinde ortaya çıkan örgüt
giderek güçlendi. Özellikle domuz bağı cinayetleriyle
Türkiye’nin gündemine oturdu. Sivil yapılanmasının yanı
sıra silahlı yapısıyla da yeraltı faaliyetlerini yürütüyor.
Daha çok El Kaide ile işbirliği hâlinde.
TİKKO: 1972’de İbrahim Kaypakkaya’nın kurduğu Türkiye İşçi
Köylü Kurtuluş Ordusu. Tunceli,
Sivas,
Tokat ve Giresun kırsalında etkin. 2005’teki operasyonda
büyük yara alsa da son süreçte uyandırılan örgütlerden
biri. Kırsalda yeniden yapılanırken şehirlere de inmeye
başladı.
MLKP: Türkiye Devrimci Komünist İşçi Hareketi (TDKİH) ile
Türkiye Köylü İşçi Hareketi’nin (TKİH) birleşmesi
sonucunda Marksist Leninist Komünist Partisi olarak
kuruldu (1994). 3 yıl önce ağır darbe aldı. Ancak uyuyan
bir örgüt iken yeniden harekete geçirildi. Yeni dönemde
şehirlerde etkin olması bekleniyor.
TKP-ML: İbrahim Kaypakkaya tarafından kurulan TİKKO’nun
şehirdeki eylemlerini yapıyordu. Uzun süredir uyuyan
Türkiye Komünist Partisi-Marksist Leninist örgütlenmesinin
küçük gruplar hâlinde büyüdüğü sanılıyor. Hücre tipi
yapılanan örgüt onarlı gruplar hâlinde hareket ediyor.
MKP: Maoist Komünist Partisi. Haziran 2005’te büyük bir
operasyonla karşılaştı. Tunceli kırsalında kıstırılan
örgütün lideri konumundaki Cemal Kutan ve Cafer Cangöz ile
birlikte 20 kadar militan öldürüldü. Ancak kırsalda
yeniden yapılanan bu örgüt de şehirlere kaymaya başladı.
Hizb-üt Tahrir: Bu örgütün uzun bir geçmişi var.
Türkiye’de örgüte yönelik 1967’de operasyon yapıldı.
Değişik dönemlerde küçük operasyonlarla sürekli
püskürtüldü. Üniversite ve esnaf arasında da yapılanan
örgüt, ‘Hizb-üt Tahrir Anayasası’ isimli kitaba göre
hareket ediyor. Geçmişte kamu kurum ve kuruluşlarına
yönelik tehditler savuran örgüt Nevşehir’deki adliye
binasına bomba koydu. İddianameye göre, Ergenekon ile
birlikte hareket eden Hizb-üt Tahrir rejimi devirip
hilafeti getirmek istiyor. Son dönemde güçlenen örgüt,
silahlı kanadı ile birlikte büyüyor.
Vasat: Eski bir din görevlisi olan Şahmerdan Sarı
tarafından 1988’den sonra çıkarılan Durum ve Sahabe isimli
dergilerde fikir ve görüşleri ortaya atıldı. Daha sonra
derginin ismi Vasat olarak değiştirildi. Anayasal düzeni
yıkarak şeriata daylı bir devlet kurmayı hedefleyen örgüt,
özellikle Kürtler üzerinde etkili olmaya çalışıyor.
Silahlanan ve yeraltına inen örgüt son süreçte uyandırılan
hücrelerin en tehlikelisi olarak gösteriliyor. Son
operasyonlarda 65 militan silahlarıyla birlikte etkisiz
hâle getirildi. Örgütün kısa süre içinde büyük suikastlar
düzenleyip şehirlerde banka ve kamu binalarına bombalı
saldırı düzenlemeyi planladığı belirtiliyor.
AFİD/İCCB: Anadolu Federe İslam Devleti/İslami Cemaat ve
Cemiyetler Birliği. Kaplancılar olarak da biliniyor.
Gençleri savaş eğitimi verip Afganistan’a gönderdiği
belirtiliyor. Örgütün Türkiye’de büyük eylemler peşinde
olduğu da belirtiliyor. Yapılan operasyonlarda 16 örgüt
mensubu silahlarıyla ele geçirildi.
İBDA-C: İslami Büyük Doğu Akıncılar Cephesi. Örgüt lideri
Salih Mirzabeyoğlu’nun (Salih İzzet Erdiş) cezaevine
girmesinden (1998) bu yana uykuya dalmıştı. Ancak son
dönemde hareketlendiği belirtiliyor. Devrimci Silahlı
Birlikleri’nin (DSB) yeniden silahlandırıldığı ileri
sürülen örgüt, PKK ve diğer terör örgütlerinin eylemlerini
destekliyor.
İHÖ: Çetin Emeç ve Turan Dursun’a yönelik suikastlarla
ortaya çıkan İslami Hareket Örgütü. El Kıyam Örgütü olarak
da bilinir. Hizbullah’tan ayrılan bir grup tarafından
oluşturuldu.
Kürdistan İslami Hareket Örgütü: Yapısı pek fazla
bilinmiyor. Ancak PKK ile Hizbullah arasında yer alan ve
şiddeti savunan bir örgüt.
El Kaide: İstanbul’daki sinagog ve HSBC bankasına yönelik
saldırılarıyla gündeme oturdu. Afganistan’daki El Kaide
örgütüne bağlı çalışıyor. Afganistan’da eğitim alan
teröristler Türkiye’de eylemelerde bulunuyor. Geçen hafta
yapılan operasyonlarda Türkiye genelinde 22 örgüt mensubu
silahlarıyla birlikte yakalandı. Militanların hedefinde
Adana’daki İncirlik Üssü ile HSCB bankası vardı. Türkiye,
El Kaide militanı olarak Habib Aktaş ve Lui Sakka’yı
hatırlıyor. Son günlerdeki eylem hazırlığı operasyonlarla
bertaraf edilse de örgütün bu konuda talimat yenilediği
ileri sürülüyor.
Sağ örgütler arasında Şafak-Değişim, Mescid-i Selam, Selam
(Tevhid) ve Vahdet gibi örgütler de sayılabilir.
İstihbarat birimlerine göre bu hücrelerde de bir
hareketlenme var.
TİT: Türkçülük yaparak organize olan Türk İntikam Tugayı
yapılanması, Ergenekon ile birlikte hareket
eden
bir örgüt. Lideri olduğu ileri sürülen Semih Tufan
Gülaltay Ergenekon davasından tutuklu. TİT’in birçok
örgütle irtibatlı olduğu ve onların eğitilmesi konusunda
yardımcı olduğu vurgulanıyor. 1998’de İnsan Hakları
Derneği Başkanı Akın Birdal’a silahlı suikast düzenledi.
Bu yapının da eylemler için düğmeye bastığı belirtiliyor.
Devrimci Karargâh: Kendisini TKP-Kıvılcım’ın (Hikmet
Kıvılcımlı) devamı olarak lanse
eden
örgütün kuruluş tarihi ve yapılanması hakkında net bilgi
yok. Ancak yapılanma 1998’de varlığını ilan ediyor.
Ergenekon’a bağlı bir örgüt olduğu iddianamelere yansıyan
Devrimci Karargâh militanlarının PKK kamplarında eğitim
gördüğü belirtiliyor. Giderek güçlenen örgütün TİT’in bir
üst yapılanması olarak görev yaptığını yorumlayanlar var.
Çünkü Devrimci Karargâh hem Kürtçü, hem sol jargon ile
birlikte ulusalcı bir çizgiyi savunuyor.
TKEP/L: Türkiye Komünist Emek Partisi/Leninist şeklinde
bir isimle ortaya çıkan örgüt şehirlerde yapılanıyor.
Örgüt mensubu 7 kişi, cinayet, soygun ve devlet düzenine
karşı gelmek suçlarından yargılanıyor.
THKP-C X: Türkiye Halk Kurtuluş Partisi Cephesi X. İlginç
yapısı ile dikkat çekiyor. Bir var bir yok olan örgütler
sınıfına giriyor.
THKO: Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu. Yeniden yapılanma
yoluna gitti. Şehirlerde yeni bir tarz oluşturabileceğini
düşünüyor.
TMLGB: Türkiye Marksist Leninist Gençlik Birliği. Temel
felsefesini bütün sol jargonlu örgütlerin üstüne koyuyor.
TDKP: Türkiye Devrimci Komünist Partisi. Üyeleri, onarlı
ve yirmişerli gruplar hâlinde yapılanıyor.
Sayı:
752 / Tarih : 2009-05-04
HAŞIM SÖYLEMEZ
Kaynak:
http://www.aksiyon.com.tr/detaylar.do?load=detay&link=21143
|