Basında Hizb-ut Tahrir Haberleri

 

04 - 11 Mayıs 2009

Uyuyan terör hücrelerini kim uyandırıyor?

Devrimci Karargâh adındaki örgütün İstanbul’un göbeğinde terör estirmesinden sonra ‘Türkiye yine bunalımlı günlere mi götürülmek isteniyor?’ sorusu gündeme geldi. İstihbarat kaynaklarına göre, uyuyan terör hücreleri uyandırıldı. İrili ufaklı 50 kadar örgüt, kaos eylemleri peşinde.

 

Dev-Genç (Devrimci Gençlik), 1956’dan sonra kurulan Fikir Kulüpleri Federasyonu’ndaki (FKF) bir ayrışmayla ortaya çıktı. Bu grup 1969’un sonbaharında çizgisini sertleştirmeye başladı. Mahir Çayan, Yusuf Küpeli, Hüseyin Cevahir, İlhami Aras, Ulaş Bardakçı gibi isimlerden oluşan gençler illegal bir örgüt kurmak için bir araya geldi. İki yıl içinde de Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi (THKP-C) ortaya çıktı. Bu yapı, Türkiye’nin o güne kadarki en şiddetli illegal örgütü olmaya adaydı. Zaten kısa süre sonra eylemleriyle bunu gösterdi. THKP-C’nin peşi sıra Acilciler, Dev-Savaş, Dev-Sol gibi 10 kadar yeni örgüt türedi. Dursun Karataş’ın (kanserden öldü) liderliğindeki THKP/C-Dev-Sol’un (adı daha sonra Devrimci Halk Kurtuluş Partisi Cephesi, DHKP-C olarak değiştirildi; 30 Mart 1994) yaptığı eylemler ve işlediği cinayetler ülkede bir kaos havası oluşturmaya yetti.

Türkiye’de sol fraksiyonla başlayan terör hadiselerine, daha sonra sağ olarak tabir edilen bazı örgütler de katıldı. Sağ ve sol terör örgütleri haricinde, her ne kadar temellerini Marksizm’e dayandırmış olsa da Kürt milliyetçiliği yapan bir başka terör örgütünün (PKK’nın) ortaya çıkması ise (27 Nisan 1978) Türkiye’nin teröre bakışını tümden değiştirdi. Sol, etnik ve ‘İslamcı’ gruplar Türkiye’de özellikle 12 Eylül darbesi öncesinden başlayarak aynı anda ‘zaman ayarlı’ eylemlere imza attı. Bu örgütler giderek bir ‘güç’ hâlini almaya ve büyük kitleleri peşinde sürüklemeye başladı.

Fakat, her geçen gün Türkiye terör örgütleriyle yeniden yüzleşmek zorunda kaldı. Bugün PKK, Hizbullah, DHKP-C gibi kitle gücü ve militan sayısı yüksek örgütler dışında irili ufaklı çok sayıda örgüt, geçmişte olduğu gibi yeniden ortaya çıkıyor. Daha düne kadar nasıl bir yapılanmaya sahip olduğu bile bilinmeyen Devrimci Karargâh örgütünün son bir yılda yaptığı üç eylem hafızalara kazındı. Birinci Ordu’ya havan saldırısı ve AK Parti İstanbul İl Başkanlığı’na bombalı paket gönderme eylemleri akim kalsa da Bostancı’da polisle çatışan terörist ve elindeki mühimmat, örgütün tek başına hareket etmediğini ortaya koydu. Aynı şekilde, eylem yapmalarına izin verilmeden ani baskınlarla güçten düşürülmeye çalışılan Vasat, El Kaide gibi örgütler Devrimci Karargâh’tan farklı değil.

Peki, Türkiye’de terör neden tekrar hortlamaya başladı? Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un geçen hafta basını bilgilendirme toplantısındaki “Türkiye aslında terörle yaşayan bir ülke” sözü ne anlama geliyor? İstihbarat kaynaklarına göre, Türkiye’de uyuyan terör hücreleri yeniden uyandırıldı. 50 (dünyanın hiçbir ülkesinde bu kadar örgüt yok) kadar terör örgütü aktif hâle geldi. Güvenlik güçlerinin önemli operasyonları ve takibatı sonucunda terör grupları etkisizleştirilmeye çalışılıyor. Terör uzmanları ise yeniden yapılanma yoluna giden örgütlerin önümüzdeki günlerde eylemleriyle tekrar ortaya çıkabileceğini belirtiyor.

Bu süreçte, ‘Ergenekon Silahlı Terör Örgütü’ olarak iddia edilen Ergenekonyapılanmasının geliştirdiği ‘naylon terör örgütleri’ stratejisi önemli rol oynuyor. Zira, Devrimci Karargâh örgütünün Ergenekon’la bağı dava için hazırlanan ikinci iddianamede geçiyor. Aynı şekilde Hizbullah, PKK ve DHKP-C ile Ergenekon ilişkisi de iddianamelerde yer alıyor. Marksist Leninist Komünist Parti’nin (MLKP) Ergenekon tarafından yönlendirildiği iddialar arasında. Aslında bu örgüt üç yıl önce aldığı darbelerle bitme noktasına getirilmişti. Ancak yeniden büyüyen gruplar arasında yer aldı.

Uyandırılmaya çalışılan terör hücreleri, sanki birbirinin devamı ve birlikte hareket ediyor. Devrimci Karargâh militanı Orhan Yılmazkaya’nın Kuzey Irak’taki PKK kamplarında eğitim gördüğünün ortaya çıkması bu birlikteliği destekliyor. Devrimci Karargâh, sol jargon kullanan ve Hikmet Kıvılcımlı’nın felsefesinde hareket
eden bir örgüt. PKK kamplarında sadece Devrimci Karargâh militanları eğitim görmüyor. Aynı zamanda PKK ile hiçbir görüş ve ideolojik bağı olmayan örgütler de kamplarda silah ve bomba eğitimi alıyor. İddiaya göre, din eksenli Vasat örgütü militanları PKK kamplarında eğitiliyor ve yer yer PKK’nın eylemlerine destek veriyor. Aslında bu durum geçmişte biraz ortaya çıkmıştı. 2008’de Kuzey Irak’a yönelik kara harekâtını protesto eden Demokratik Toplum Partisi (DTP) mitinginde elinde Kura’n-ı Kerim ile halka seslenen Muhittin Eryılmaz Vasat üyesiydi.

Aynı şekilde sol örgütlerin de özellikle Tunceli kırsalında eylem için eğitim aldıkları ileri sürülüyor. Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusu (TİKKO) ve PKK kamplarında eğitimden geçirilen sol örgütler daha sonra şehirlere gönderiliyor. Bütün örgütlerdeki eğitimlerin ana konusu ‘metropollerde muharebe taktiği ve bombalama eylemleri.’ Yani, örgütlerin Devrimci Karargâh’ta olduğu gibi şehirlerde göğüs göğüse tabir edilen mücadele şeklini hayata geçirmeyi planladıkları belirtiliyor. En basit örgüt elemanı bile bomba yapmayı ve patlatmayı öğreniyor.

Diğer bir iddia, Türkçülük jargonunu kullanan ve kendisini Türk İntikam Tugayı (TİT) olarak lanse
eden terör örgütünün diğer örgüt mensuplarına her türlü silahı kullanma konusunda eğitim verdiği. Eğitimler ‘özel kuvvetlerin’ aldığı yüksek eğitim kademesi şeklinde oluyor. Bir dönem şehirlerde eylemler yapan Kürdistan Özgürlük Şahinleri (TAK) de bu yapılarla ilişkili. Her örgütün birbirinden habersiz hücreler hâlinde yapılanma yoluna gittiği vurgulanıyor. Bütün örgütler küçük çaplı, bazıları 10 ila 20 militana sahip. Örneğin Türkiye Devrimci Komünist Partisi (TDKP) az sayıdaki militanı ile hareket ediyor. Fakat sayıları az olsa da ellerindeki cephaneliklerle büyük eylemler yapmaları mümkün. Küçük gruplar hâlinde hareket eden örgütlerin sansasyonel eylemler yapmak için hareketlendiği konusu istihbarat birimleri tarafından doğrulanıyor.

Geçen hafta Türkiye genelinde üç örgüte yönelik operasyonlarda LAW silahları, el bombaları, A-4, C-4 türü patlayıcılar, özel yapım çelik uçlu mermiler gibi bol miktarda mühimmatın ele geçirilmiş olması olayın vahametini ortaya koyuyor. ‘Örgütler, bu cephaneliği nereden buluyor?’ sorusu kafaları karıştırıyor. Aslında, patlayıcıların tür ve biçim olarak aynı olması silahların tek kaynaktan çıktığını ortaya koyuyor. Emniyet birimleri bu bilgiyi doğruluyor. Kuzey Irak’tan getirilen silahlar, bu değerlendirmenin dışında tutuluyor.

Aktif ve uyandırılan terör örgütlerinin ana hedefi toplumu sindirecek, gündemi değiştirecek sansasyonel eylemleri yapmak. Böylece, siyasi otoritede zafiyet meydana getirilecek, Türkiye ana meselelerini bırakıp bu eylemlerle meşgul olacak.

Bunun içinde önemli kişilere yönelik suikastlar da var. Eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’e yönelik eylemin tamamen bu amacı güttüğü belirtiliyor. İstihbarat birimlerine göre, terör örgütleri aynı zamanda ‘kör eylem’ denilen türde eylemlerde bulunmayı planlıyor. Özellikle canlı bomba eylemlerinin bütün örgütlerin yeni taktiği olduğunu terör uzmanları dile getiriyor. Bu eylem türüne daha önce PKK ve DHKP-C’de rastlanıyordu.

Aslında bu taktikler, geçmişte denendi ve başarılı oldu. 12 Eylül 1980 askerî darbesi öncesinde örgütlerin aniden ortaya çıkması, şiddet eylemlerinde bulunmaları ve bazı olayları organize etmeleri bunun en güzel göstergesi. Her şeyden önce şu nokta çok önemli; Türkiye’de büyük eylemler gerçekleştiren örgütlerin tamamı 1970’lerin sonunda kuruldu. Doğu ve Güneydoğu’da ‘Apocular’ olarak bilinen örgüt (PKK), rakip olarak gördüğü Kawa, Rizgari gruplarına saldırdı. Bölgede başlayan ‘faili belli’ cinayetler 1980 yılının ortalarına kadar sürdü.

Rizgari grubu liderlerinden İbrahim Güçlü’nün yıllar sonra yaptığı tespit aslında senaryoyu net bir şekilde ortaya koyuyor: “Siverek’te çatışmalar varken, silah fiyatları düşerdi. Çatışmalara ara verildiğinde tezgâhta satılan silahların fiyatı birden artardı. Bu işte bir iş vardı. Biz anlayamıyorduk.” Aynı şekilde Dev-Sol’un 12 Eylül’e kısa süre kala yaptığı büyük suikastların sırrı hâlâ çözülebilmiş değil. Önce gümrük ve tekelden sorumlu eski Devlet Bakanı Gün Sazak Ankara’da öldürüldü (27 Mayıs 1980); ardından 12 Mart döneminin başbakanlarından Nihat Erim, Ali Kartal isimli terörist tarafından İstanbul Maltepe’de evinin önünde vuruldu (19 Temmuz 1980). Türkiye tam bir karmaşa içindeyken askerî müdahale oldu. Sonraki yıllarda da terör yine Türkiye’yi zorladı. 90’ların hemen başında faili meçhul cinayetler ve 12 Eylül’den sonra palazlanan örgütler her yerde patlak verdi. Bu süreç 1997’ye kadar aktif bir şekilde sürdü. Ancak bu dönemde sol örgütlerden ziyade ‘dinci’ denilen örgütler etkin olmaya başladı (PKK’nın klasik terör sürecini bunun dışında tutarsak).

‘İslamcı’ sıfatlı terör grupları, şehirlerde eylem ve ilginç gösteriler yapmaya başladı. Mesela Aczimendi grubu bu dönemde ortaya çıktı. Ardından 28 Şubat sürecine girildi. 1999 ve 2000’de Türkiye terör anlamında en rahat dönemini geçirdi. Örgütler küçük eylemler dışında pek etkin değildi. Ta ki, 2002’de AK Parti’nin iktidara gelmesine kadar. Bu süreçte başlayan küçük çaplı eylemler giderek büyüdü. 2003, terör örgütlerinin yeniden uyanma yılı oldu. En büyük terör örgütü PKK, 1 Haziran 2004’te yeniden silahlı mücadele kararı aldığını duyurdu. DHKP-C aynı şekilde militanlarına eylem yapmaları konusunda talimat verdi. TİKKO ise özellikle Tokat, Sivas ve Giresun kırsalında büyümeye başladı. 2001’de çökertilen Hizbullah ise 2003’te yeniden yapılanarak ortaya çıktı. Diğer küçük gruplar, daha çok sivil toplum kuruluşları içinde barınırken son 5 aydır yeniden terör eylemlerine başlama kararı aldı. Aslında bu örgütlerin çoğu birbirlerinin türevi olsa da her yapı kendi içinde oluşturduğu bir mekanizmaya sahip. İdeolojiler ve isimleri eski olsa da örgütlenmeler yeni. Yıllardır kaos oluşturan eylemlerle (Gazi olayları gibi) suçlanan Ergenekon yapılanması mensupları aynı zamanda ‘darbeye teşebbüs’ suçundan yargılanıyor. Bu yüzden koas oluşturma ‘en önemli icraat’ olarak kabul ediliyor. Ancak Ergenekon’a yönelik operasyon ve bazı yöneticilerinin tutuklanmasından hemen sonra terör örgütlerinin yeniden türemesi ve canlandırılması kafa karıştıran bir durum.

PKK’nın şehir yapılanması olan Kürdistan Toplulukları Birliği (KCK-Koma Ciwaken Kürdistan) ile Devrimci Karargâh, Vasat, El Kaide ve Hizbullah’a yönelik operasyonlar Türkiye genelinde devam ediyor. Çok sayıdaki militan etkisiz hâle getirilirken, önemli ölçüde mühimmat ele geçirildi. Aynı şekilde DHKP-C ve MLKP’ye yönelik operasyonlar yapıldı. Başta polis, bütün güvenlik güçleri deşifre ettikleri hücre evlerine ani baskınlar düzenliyor. Fakat son dönemde değişen militan yapısı ve örgütlerin yeni stratejisi polisi şaşırtıyor. İddiaya göre, lideri Dursun Karataş’ı kaybeden DHKP-C eylem için Avrupa’daki yandaşlarını Türkiye’ye gönderdi. Bunlar sabıkası olmayan ve deşifre olmayan kişilerden oluşuyor. Yabancı dil bilen eğitimli militanların takibi ve suçüstü hâli dışında gözaltına alınamamaları güvenlik güçlerinin işini zorlaştırıyor. Benzer şekilde militanların üniversite mezunu ve akademik kariyer sahibi olmaları önemli bir sorun. Devrimci Karargâh üyesi Orhan Yılmazkaya’nın kitap yazacak kadar entelektüel bir portre çizmesi gibi. Zaten istihbarat kaynaklarının tespitine göre, son yıllarda terör örgütlerine katılanların yüzde 65’i üniversite öğrencisi veya mezunu. Örgütlerin ilköğretim ve liselerde bile yapılanması mevcut. Bu yüzden terör örgütleri yeni stratejiye gitmiş durumda. Dağa götürüp orada tutamadığı militanları için şehir yapılanmalarına ağırlık veriyor. Onları daha çok şehirlerde hücre evlerinde eğitime tabi tutuyor. DHKP-C’nin bu sebeple kırsaldaki yapısını feshedip tamamen şehirlere yerleştiği aktarılıyor. Tabii çeşitli dernekler ve kültür grupları da örgütlerin militan sakladığı şehir ‘mağaraları’ olarak geçiyor. El Kaide, Vasat, Devrimci Karargâh gibi örgütler sadece şehirlerde yapılanıyor. Yeniden uyandığı söylenen 50 kadar örgüt de önemli ölçüde şehirlerde ve metropollerde yapılanıyor.

AKTİF VE UYANDIRILAN BAZI TERÖR ÖRGÜTLERİ

PKK: Taban ve silahlı güç bakımından en büyük terör örgütü. Genelde Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde taban buluyor; ancak son yıllarda Adana, Mersin gibi illerde de etkin. Birçok yan kuruluşu ile sürekli terör estiriyor. Elebaşı Abdullah Öcalan, İmralı Cezaevi’nde tutuklu bulunsa da örgütü buradan yönlendirdiği ileri sürülüyor. PKK’nın militan sayısı giderek düşüyor. İddiaya göre, Kandil’de 3 bin 500 PKK’lı bulunuyor. Ancak örgüt silahlı militan sayasını bir anda 7 bine kadar çıkarma potansiyeline sahip. Şehirlerdeki gençlik yapılanması ve bazı örgütlenmelere giren PKK, özellikle metropollerde korku salma peşinde. Ergenekon yapılanması tarafından yönlendirildiği ve Ergenekon adına bazı eylemler yaptığı ileri sürülüyor. Araç yakmalar ve molotofkokteylli saldırıların Ergenekon davasına ayarlı gerçekleştirildiği vurgulanıyor. Her an aktif olan örgütün kemik tabanı bir partiyi ayakta tutacak kadar da güçlü.

DHKP-C: Devrimci Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi. Bu örgütün de PKK gibi Ergenekon yapılanması ile ilişkisi bulunuyor. Bazı uzmanlara göre DHKP-C, Ergenekon içinde doğup büyüyen bir örgüt. Kırsal alandaki faaliyetlerini bitiren örgüt, dernek ve kültürel gruplarla birlikte özellikle lise-üniversitelerde ve işçiler üzerinde etkin. Son dönemde bütün hücrelerini harekete geçirdiği ve eylem için düğmeye bastığı belirtiliyor. Dursun Karataş’tan sonra örgütün başına kimin geçtiği henüz net değil.

Hizbullah: 12 Eylül darbesi öncesinde ortaya çıkan örgüt giderek güçlendi. Özellikle domuz bağı cinayetleriyle Türkiye’nin gündemine oturdu. Sivil yapılanmasının yanı sıra silahlı yapısıyla da yeraltı faaliyetlerini yürütüyor. Daha çok El Kaide ile işbirliği hâlinde.

TİKKO: 1972’de İbrahim Kaypakkaya’nın kurduğu Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusu. Tunceli,
Sivas, Tokat ve Giresun kırsalında etkin. 2005’teki operasyonda büyük yara alsa da son süreçte uyandırılan örgütlerden biri. Kırsalda yeniden yapılanırken şehirlere de inmeye başladı.

MLKP: Türkiye Devrimci Komünist İşçi Hareketi (TDKİH) ile Türkiye Köylü İşçi Hareketi’nin (TKİH) birleşmesi sonucunda Marksist Leninist Komünist Partisi olarak kuruldu (1994). 3 yıl önce ağır darbe aldı. Ancak uyuyan bir örgüt iken yeniden harekete geçirildi. Yeni dönemde şehirlerde etkin olması bekleniyor.

TKP-ML: İbrahim Kaypakkaya tarafından kurulan TİKKO’nun şehirdeki eylemlerini yapıyordu. Uzun süredir uyuyan Türkiye Komünist Partisi-Marksist Leninist örgütlenmesinin küçük gruplar hâlinde büyüdüğü sanılıyor. Hücre tipi yapılanan örgüt onarlı gruplar hâlinde hareket ediyor.

MKP: Maoist Komünist Partisi. Haziran 2005’te büyük bir operasyonla karşılaştı. Tunceli kırsalında kıstırılan örgütün lideri konumundaki Cemal Kutan ve Cafer Cangöz ile birlikte 20 kadar militan öldürüldü. Ancak kırsalda yeniden yapılanan bu örgüt de şehirlere kaymaya başladı.

Hizb-üt Tahrir: Bu örgütün uzun bir geçmişi var. Türkiye’de örgüte yönelik 1967’de operasyon yapıldı. Değişik dönemlerde küçük operasyonlarla sürekli püskürtüldü. Üniversite ve esnaf arasında da yapılanan örgüt, ‘Hizb-üt Tahrir Anayasası’ isimli kitaba göre hareket ediyor. Geçmişte kamu kurum ve kuruluşlarına yönelik tehditler savuran örgüt Nevşehir’deki adliye binasına bomba koydu. İddianameye göre, Ergenekon ile birlikte hareket eden Hizb-üt Tahrir rejimi devirip hilafeti getirmek istiyor. Son dönemde güçlenen örgüt, silahlı kanadı ile birlikte büyüyor.

Vasat: Eski bir din görevlisi olan Şahmerdan Sarı tarafından 1988’den sonra çıkarılan Durum ve Sahabe isimli dergilerde fikir ve görüşleri ortaya atıldı. Daha sonra derginin ismi Vasat olarak değiştirildi. Anayasal düzeni yıkarak şeriata daylı bir devlet kurmayı hedefleyen örgüt, özellikle Kürtler üzerinde etkili olmaya çalışıyor. Silahlanan ve yeraltına inen örgüt son süreçte uyandırılan hücrelerin en tehlikelisi olarak gösteriliyor. Son operasyonlarda 65 militan silahlarıyla birlikte etkisiz hâle getirildi. Örgütün kısa süre içinde büyük suikastlar düzenleyip şehirlerde banka ve kamu binalarına bombalı saldırı düzenlemeyi planladığı belirtiliyor.

AFİD/İCCB: Anadolu Federe İslam Devleti/İslami Cemaat ve Cemiyetler Birliği. Kaplancılar olarak da biliniyor. Gençleri savaş eğitimi verip Afganistan’a gönderdiği belirtiliyor. Örgütün Türkiye’de büyük eylemler peşinde olduğu da belirtiliyor. Yapılan operasyonlarda 16 örgüt mensubu silahlarıyla ele geçirildi.

İBDA-C: İslami Büyük Doğu Akıncılar Cephesi. Örgüt lideri Salih Mirzabeyoğlu’nun (Salih İzzet Erdiş) cezaevine girmesinden (1998) bu yana uykuya dalmıştı. Ancak son dönemde hareketlendiği belirtiliyor. Devrimci Silahlı Birlikleri’nin (DSB) yeniden silahlandırıldığı ileri sürülen örgüt, PKK ve diğer terör örgütlerinin eylemlerini destekliyor.

İHÖ: Çetin Emeç ve Turan Dursun’a yönelik suikastlarla ortaya çıkan İslami Hareket Örgütü. El Kıyam Örgütü olarak da bilinir. Hizbullah’tan ayrılan bir grup tarafından oluşturuldu.

Kürdistan İslami Hareket Örgütü: Yapısı pek fazla bilinmiyor. Ancak PKK ile Hizbullah arasında yer alan ve şiddeti savunan bir örgüt.

El Kaide: İstanbul’daki sinagog ve HSBC bankasına yönelik saldırılarıyla gündeme oturdu. Afganistan’daki El Kaide örgütüne bağlı çalışıyor. Afganistan’da eğitim alan teröristler Türkiye’de eylemelerde bulunuyor. Geçen hafta yapılan operasyonlarda Türkiye genelinde 22 örgüt mensubu silahlarıyla birlikte yakalandı. Militanların hedefinde Adana’daki İncirlik Üssü ile HSCB bankası vardı. Türkiye, El Kaide militanı olarak Habib Aktaş ve Lui Sakka’yı hatırlıyor. Son günlerdeki eylem hazırlığı operasyonlarla bertaraf edilse de örgütün bu konuda talimat yenilediği ileri sürülüyor.

Sağ örgütler arasında Şafak-Değişim, Mescid-i Selam, Selam (Tevhid) ve Vahdet gibi örgütler de sayılabilir. İstihbarat birimlerine göre bu hücrelerde de bir hareketlenme var.

TİT: Türkçülük yaparak organize olan Türk İntikam Tugayı yapılanması, Ergenekon ile birlikte hareket
eden bir örgüt. Lideri olduğu ileri sürülen Semih Tufan Gülaltay Ergenekon davasından tutuklu. TİT’in birçok örgütle irtibatlı olduğu ve onların eğitilmesi konusunda yardımcı olduğu vurgulanıyor. 1998’de İnsan Hakları Derneği Başkanı Akın Birdal’a silahlı suikast düzenledi. Bu yapının da eylemler için düğmeye bastığı belirtiliyor.

Devrimci Karargâh: Kendisini TKP-Kıvılcım’ın (Hikmet Kıvılcımlı) devamı olarak lanse
eden örgütün kuruluş tarihi ve yapılanması hakkında net bilgi yok. Ancak yapılanma 1998’de varlığını ilan ediyor. Ergenekon’a bağlı bir örgüt olduğu iddianamelere yansıyan Devrimci Karargâh militanlarının PKK kamplarında eğitim gördüğü belirtiliyor. Giderek güçlenen örgütün TİT’in bir üst yapılanması olarak görev yaptığını yorumlayanlar var. Çünkü Devrimci Karargâh hem Kürtçü, hem sol jargon ile birlikte ulusalcı bir çizgiyi savunuyor.

TKEP/L: Türkiye Komünist Emek Partisi/Leninist şeklinde bir isimle ortaya çıkan örgüt şehirlerde yapılanıyor. Örgüt mensubu 7 kişi, cinayet, soygun ve devlet düzenine karşı gelmek suçlarından yargılanıyor.

THKP-C X: Türkiye Halk Kurtuluş Partisi Cephesi X. İlginç yapısı ile dikkat çekiyor. Bir var bir yok olan örgütler sınıfına giriyor.

THKO: Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu. Yeniden yapılanma yoluna gitti. Şehirlerde yeni bir tarz oluşturabileceğini düşünüyor.

TMLGB: Türkiye Marksist Leninist Gençlik Birliği. Temel felsefesini bütün sol jargonlu örgütlerin üstüne koyuyor.

TDKP: Türkiye Devrimci Komünist Partisi. Üyeleri, onarlı ve yirmişerli gruplar hâlinde yapılanıyor.

 

Sayı: 752 / Tarih : 2009-05-04

HAŞIM SÖYLEMEZ  

 

Kaynak:

http://www.aksiyon.com.tr/detaylar.do?load=detay&link=21143