26 Mart 2009 Perşembe
VATAN
Teğmen Çelebi, şeriatçı örgütle neden
ilişki kurdu?
Hizb-ut Tahrir örgütü üyeleriyle Ergenekon
yöneticisi olmakla suçlanan teğmen neden görüştü?
Savcıların en çarpıcı iddialardan biri de bölücüsünden,
aşırı milliyetçisine, aşırı solcusundan şeriatçısına kadar
birçok terör örgütünün Ergenekon’un kontrolü altında
olması...
Hizb-ut Tahrir örgütü üyeleriyle Ergenekon yöneticisi
olmakla suçlanan teğmen görüşüyor. Hizb-ut Tahrir
üyelerinin telefonları, Ergenekon sanıklarının cep
telefonlarında kayıtlı...
Adını Fatih Camii avlusunda hilafet isteyen eylemle
duyuran şeriatçı Hizb-ut Tahrir örgütü de iddianamede
geniş yer tuttu.
7. dalgada gözaltına alınan Teğmen Mehmet Ali Çelebi,
örgütün yöneticilerinden biri olmakla suçlanıyor. Çelebi
ve diğer Ergenekon sanıklarıyla Hizb-ut Tahrir üyeleri
arasındaki bağlantı iddianamede şöyle yer alıyor:
“Mahmut Oğuz, Süleyman Solmaz, Kurtça Bektaş, Rıza Demir,
Rıfat Yıldırım isimli şüphelilerin birlikte hareket
ettikleri, Hizb-ut Tahrir grubu içerisinde yer aldıkları,
belirli aralıklarla toplantılar yaptıkları ayrıca yapılan
aramalarda Hizb-ut Tahrir terör örgütüyle ilgili çok
sayıda doküman, dergi, kitap bulunarak el konulmuştur.
Kitapların bazılarının yasak yayınlardan olduğu tespit
edilmiştir.
Yapılan soruşturmada tutuklanan askeri personel olan
Mehmet Ali Çelebi’nin Süleyman Solmaz ile irtibata geçtiği,
bu şahıstan Hizb-ut Tahrir le ilgili kitap, dergi ve CD
aldığı, daha sonra bu dokümanların Neriman Aydın’ın evinde
yapılan aramalarda ele geçirildiği anlaşılmıştır.
Mehmet Ali ÇELEBİ’nin, Süleyman Solmaz ile olan irtibatı
sırasında kendisini başka isimle tanıttığı, askeri
personel olduğunu söylemediği ve muhasebeci olduğunu
anlattığı tespit edilmiş olup, bu şahısla görüşmeler
yaptığı ve toplantılar yapmak üzere sürekli
telefonlaştıkları anlaşılmıştır. Bu konuyla ilgili telefon
görüşmeleri dosyaya konulmuştur.”
İddianamede Fatih Camii’ndeki ünlü eylemin ardından
yakalan bazı Hizb-ut Tahrir üylerinin telefonlarının da
Kuddusi Okkır ile Fikret Emek’in cep telefonunda kayıtlı
olduğu bilgisi yer alıyor.
Ayrıca bazıların telefon bilgilerinin de yakalan Ergenekon
sanıklarının bilgisayarında yer aldığı iddia ediliyor.
Askeri personel olan şüpheli Mehmet Ali ÇELEBİ nin,
Hizb-ut Tahrir bağlantısı olduğu anlaşılan şüpheli
Süleyman SOLMAZ ile irtibata geçmesi, toplantılarına
katılacağını anlatması, bu konuyla ilgili sık sık
mesajlaşmaları ve şüpheli Neriman AYDIN’ın ikametinde
bulunan not kâğıdı değerlendirildiğinde, şüpheli Mehmet
Ali ÇELEBİ’nin şüpheli Süleyman SOLMAZ vasıtasıyla,
Hizb-ut Tahrir terör örgütü içersine sızmaya çalıştığı, bu
şekilde ERGENEKON terör örgütünün, Hizb-ut Tahrir terör
örgütünü kontrol altına alarak yönlendirmeyi amaçladığı
anlaşılmıştır.
Siyasi suikastlar Ergenekon işi mi?
ÜLKEMİZİN yakın tarihine bakıldığında, çok defa siyasilere
yönelik suikastlar düzenlendiği ya da bazı siyasilere
yönelik yıpratma ve karalama kampanyalarının hazırlandığı
görülmüştür.
Düzenlenen suikastların bir kısmı trafik kazası gibi lanse
edilirken bir kısmı da silahlı yada bıçaklı saldırı
girişimi şeklinde olmuştur. Bu olayların bir kısmı
engellenirken bir kısmının önüne geçmek mümkün olmamıştır.
Bu olaylarla ilgili bir kaç örnek verecek olursak;
29 Mayıs 1977 de dönemin CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit’e
Çiğli’de yaptığı seçim gezisinde, kimliği belirsiz
kişilerce suikast girişiminde bulunulmuş fakat Bülent
Ecevit bu olaydan yara almadan kurtulmuştur.
19 Temmuz 1980 de Eski Başbakanlardan Nihat Erim
İstanbul’da uğradığı saldırı sonucu öldürülmüştür.
18 Haziran 1988 de dönemin Başbakanı Turgut Özal,
partisinin olağan genel kongresinde silahlı saldırıya
uğramış ve hafif bir şekilde yaralanarak kurtulmuştur.
Ergenekon Terör Örgütü soruşturması sırasında, örgütün
siyasilere yönelik gerçekleştirdiği bir suikast ya da
suikast girişimi olayı aydınlatılmış değildir, fakat
“Ergenekon” dokümanındaki ifadelerden ülkemizde bu güne
kadar meydana gelen bu olayların arkasında örgütün olduğu
yönünde tereddütler oluşmuştur.
Danıştay saldırısı emrini Tekin ile Küçük verdi
2. İddİanamede de örgütün Cumhuriyet gazetesine bomba
atılması ve Danıştay saldırısıyla bağlantılı olduğu ileri
sürülüyor. İddia, büyük ölçüde Danıştay saldısını
sanıklarından Osman Yıldırım’ın ifadelerine
dayandırılıyor:
“Cumhuriyet Gazetesi ve Danıştay Saldırıları eylemlerinin
failleri olarak yargılanıp hüküm giyen, Alparslan Arslan,
Osman Yıldırım, Erhan Timuroğlu, İsmail Sağır, Tekin İrşi
ve Süleyman Esen C.başsavcılığımızca yürütülen soruşturma
kapsamında bilgilerine başvurulmak amacı ile hükmen
tutuklu bulundukları Ankara 2 Nolu F Tipi Cezaevinde
sıfatı ile dinlenilmişlerdir.”
Danıştay ve Cumhuriyet gazetelesine saldırıların sanığı
Osman Yıldırım, savcılara verdiği ifadede 29 Nisan 2006’da
Alparslan Aslan ile gittikleri Ataşehir’deki bir villada
aralarında Veli Küçük ile Muzaffer Tekin’in de bulunduğu
bir grupla buluştuklarını anlatıyor. Yıldırım’a göre
Muzaffer Tekin, Alparslan Aslan ve kendisine Cumhuriyet’e
atmaları için el bombaları veriyor ve bunun karşılığında
500 bin dolar vereceğini söylüyor.
Bu ifadeden geniş bir özetin yer aldığı iddianamedeki bu
bölüm şöyle sona eriyor: “Osman YILDIRIM, yukarıda
anlatılan nedenlerle Cumhuriyet Gazetesi saldırıları
konusunda itibar edilen beyanlarında, kendisinin Veli
KÜÇÜK ve Ergenekon Terör Örgütü ile bağlantısını kabul
etmiş, Cumhuriyet Gazetesi saldırılarının Veli KÜÇÜK ve
Muzaffer TEKİN’in talimatı ve Muzaffer TEKİN’in verdiği
bombalar ile gerçekleştirildiğini beyan etmiştir.
Sıralanan tespitler ile, Cumhuriyet Gazetesi
saldırılarının Ergenekon Terör Örgütü Yöneticilerinden
Veli KÜÇÜK ve Muzaffer TEKİN’in talimatı ile
gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır. Danıştay Saldırısının
ise, Cumhuriyet Gazetesi saldırılarından hemen sonra
olması, her iki eylemin de yukarıda açıklanan deliller ile
aynı amacı gerçekleştirmeye yönelik olması, eylemlerde de
aynı kişilerin istihdam edilmesi bu eylemin de Ergenekon
Terör Örgütü Yöneticisi Muzaffer TEKİN ve Veli KÜÇÜK’ün
talimatı ve azmettirmesi ile gerçekleştirildiğini
göstermektedir. Gizli Tanık da görüntü ve ses kayıtlı
ifadesinde bu tespiti doğrulamıştır.”
Ergenekon’un, gerçekleştirdiği bir eylemden sonra
ankesörlü telefondan gazeteleri arayıp eylemi üstlenmesi
ya da elinde kaleşnikofla kırlardan kentlere yürümek
isteyen duygusal devrimcilerden oluşan kadrolara sahip
olmasını beklemek Devletimizin karşı karşıya olduğu
tehlikeyi algılayamamış olmakla eş değerdedir.
Yüksek yargıya eylem
İŞÇİ Partisi Genel Merkezi’nde ele geçirilen
’Yargıtay’isimli PDF belgesinde Yargıtay binası ve
üyeleriyle ilgili ayrıntılı bilgiler yer aldığı
belirtiliyor. İddianamede şu yorum yapılıyor: “Krokinin,
özellikle açılım yazısı ile birlikte değerlendirildiğinde
yasal bir amaçtan çok Yargıtay binasına sabotaj veya
Yüksek Yargı görevlilerine suikast planı için hazırlandığı
izlenimi vermektedir. Bu planın içinde bulunduğu CD birkaç
üyesi Ergenekon üyesi veya yöneticisi olmakla suçlanan
İşçi Partisinin binasında ele geçirilmiştir. Ergenekon’un
amaçlarına ulaşabilmek için suikast dâhil birçok yöntemi
uygulayabileceği yukarıda anlatılan örgüt dokümanlarında
yazılmıştır.”
NATO Karargâhı’na sabotaj
Ulusal Kanal İzmir Temsilcisi Hayati Özcan’ın işyeri ve
ikametinden elde edilen CD’de İzmir’deki NATO karargahında
çalışanların kimlik bilgileri ile karargaha ait krokiler
bulunduğu hatırlatıldıktan sonra şu iddiada bulunuluyor:
“NATO askeri birliğine ilişkin bu plan, kroki ve
yazıların, uzman bir ekibin karargâh içinden de yardım
alarak hazırlayabileceği sabotaj veya suikast
çalışmasından başka bir anlam taşımadığı açıktır. Bunların
NATO askeri birliği karşıtı söylemleri ile bilinen
Ergenekon yöneticilerinden Doğu Perinçek ile bağlantılı
örgüt üyesi Hayati Özcan’dan ele geçirilmesi ise dikkat
çekicidir.” Ancak bu iddia suç isnadında yer almıyor.
Büyükanıt’a ve Türk’e suikast
İŞÇİ Partisi Genel Merkez binasında ele geçirildiği
belirtilen bir dokümana atfen iddianamede şunla
söyleniyor: Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Yaşar
Büyükanıt’a yönelik bir eylem hazırlığı yapıldığı
şüphesini akla getirmekte ise de, bu eylemin hazırlık
hareketlerinin tamamlanıp teşebbüs aşamasına geçtiğine
dair delil elde edilemediğinden suç isnadına konu
edilmemiştir. İddianameye göre ögütün suikast listesinde
şu isimler yer alıyor: DTP Milletvekilleri Sebahat Tuncel
ve Ahmet Türk, Demokratik Toplum Partisinden Diyarbakır
Büyükşehir Belediye Başkanı Osman BAYDEMİR, Yazar Orhan
PAMUK ve Gazeteci Yazar Fehmi KORU...
Hilafet Ve Şeriat İstemişlerdi
Eylül 2005’te Cuma namazı sonrası Fatih Camii avlusunda
toplanan bir grup hilafet isteyen bir eylem yapmıştı. Cami
avlusunda kameraların önünde yarım saat şov yapan grup
hiçbir müdahale olmadan dağılmıştı. Hizb-ut Tahrir adlı
grubun yöneticileri olayın kamuoyunda büyük tepki
toplamasının ardından gözaltına alınmıştı. İddianamede
Ergenekon operasyonunun 7. dalgasında tutuklanan teğmen ve
harp okulu öğrencilerinden bazılarının (solda) Hizb-ut
Tahrir’in içine sızmak istedikleri ileri sürülüyor.
Kaynaklar:
http://haber.gazetevatan.com/Tegmen_Celebi_seriatci_orgutle_neden_iliski_kurdu/22
9946/1/Gundem
http://www.ihlas.net.tr/detail.asp?id=148958
http://www.ihlas.net.tr/detail.asp?id=148895
|