Basında Hizb-ut Tahrir Haberleri

 

26 Ocak 2008

Baykal: ”Tartışılan Türban Değil, Laiklik”

 

-CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, türban konusundaki gelişmeleri değerlendirirken, “Günümüzde yaşanan tartışmaları sakın ha, sıradan somut bir konu ile ilgili bir tartışma olarak algılamayın. Bazıları buna ‘türban tartışması’ diyorlar, bazıları başka isimler kullanıyorlar. Bunların hiç birisi kesinlikle doğru değildir. Tartışılan konu Türban konusu değildir, tartıştığımız konu Türkiye Cumhuriyeti’nde laiklik anlayışı var olmaya devam edecek midir, etmeyecek midir? Konu budur” dedi.

 

İSTANBUL(ANKA-26 Ocak 2008) - CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, CHP İstanbul İl Kongresi`nde yaptığı konuşmada, ağırlıklı olarak türban konusuna değindi. Baykal, “Tartışılan konu Türban konusu değildir, tartıştığımız konu Türkiye Cumhuriyeti’nde laiklik anlayışı var olmaya devam edecek midir, etmeyecek midir? Konu budur” dedi.
 

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Beşiktaş`taki Akatlar Spor Salonu`nda başlayan CHP İl Kongresi’ne gelişinde partililerin coşkun sevgi gösterileri ve "Başbakan Baykal", "Türkiye laiktir, laik kalacak" sloganlarıyla karşılandı. Grevdeki İstanbul Sigara Fabrikası işçilerinin de katıldığı kongrede, şarkıcı Gülay, Onur Akın, Yavuz Bingöl, Hüseyin Turan ve Cahit Berkay mini konser verdi.
 

CHP İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin`in, 32 ilçe başkanı ve 579 delegenin imzasıyla İstanbul İl Başkanlığı`na aday gösterildiği kongrenin divan başkanlığını yapan Mehmet Sevigen, "Biz laik cumhuriyetin kurucusu ve koruyucusuyuz. İki çete kaldı bu ülkeden uzaklaştıracağımız biri İstanbul`un başındaki, diğeri hükümetin başındaki. Hortumculardan hesap soracak bir kadroyla iktidar olacağız" dedi.

 

-“ÜLKEMİZİ BÖLÜK PÖRÇÜK PARÇALI BİR HALE DÖNÜŞTÜRMEYE ÇALIŞIYORLAR”-

 

Kongrede konuşan Genel Başkan Deniz Baykal, Türkiye’nin çok önemli bir dönemden geçtiğini, ancak ekonomide, sosyal alanda ve ulusal bütünlüğe yönelik sorunların üstesinden gelinebileceğini söyledi.
 

AKP iktidarı döneminde Türkiye’nin sırtına olağanüstü yük bindirildiğini, iç ve dış borçların arttığını belirten Baykal, Türkiye’nin geleceğinin kontrolden çıktığını kaydetti. Türkiye tekrar bu coğrafyanın en güçlü dinamik ülkesi haline dönüştürebileceklerini ifade eden Deniz Baykal, “Ama ulusal bütünlüğe yönelik bir takım tehlike arayışları içine giriyorlar. Etnik farklılaşmayı tahrik etmek istiyorlar, mezhep ayrışmasını gıdıklamak istiyorlar, ülkemizi bir bütün olmaktan çıkarmaya, bölük pörçük parçalı bir hale dönüştürmeye çalışıyorlar. Dışarıdan bunu yapmak isteyenler var, içeride bunlara destek veren işbirlikçileri var. Bu çabaların iktidar tarafından yer yer bilinçli bilinçsiz desteklendiğini biliyoruz” dedi.

 

-“TÜRKİYE DÜNYAYA MODEL OLDU”-

Baykal, Türkiye’nin tamamına yakını Müslüman bir toplumun, laik bir devlet düzeni içinde yaşamayı başaran bir ülke olarak dünyaya model oluşturduğuna dikkat çekerek, “Türkiye’yi bugünkü noktasına getiren ana unsur bilinmelidir ki; bu toplumu hiç bir inanç, mezhep, din, etnik kimlik ayrımı yapmadan, Alevi-Sünni, Türk, Arap, Kürt, Çerkez, Gürcü demeden bütün insanlarını eşit vatandaş sayan Cumhuriyet anlayışı vardır” diye konuştu.

 

-TARTIŞILAN TÜRBAN DEĞİL, LAİKLİK-

Baykal, konuşması türban tartışmalarına ilişkin görüşlerini aktararak şöyle sürdürdü:
 

“Uzun süreden beri Türkiye’de din ile siyaset ilişkisinin nasıl yanlış kurgulandığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Siyasi istismar, dinin siyasette istismarı Türkiye’de yıllardan beri yaygın bir uygulama olmuştur. Bunun soncunda Türkiye’de çok tehlikeli açılımlar ortaya çıkmıştır. Artık bunların yeni bir noktaya doğru yöneldiğini görüyoruz. Günümüzde yaşanan tartışmaları sakın ha, sıradan somut bir konu ilgili bir tartışma olarak algılamayın. Bazıları buna ‘türban tartışması’ diyorlar, bazıları başka isimler kullanıyorlar. Bunların hiç birisi kesinlikle doğru değildir. Tartışılan konu Türban konusu değildir, tartıştığımız konu Türkiye Cumhuriyeti’nde laiklik anlayışı var olmaya devam edecek midir, etmeyecek midir? Konu budur. Birileri artık kendilerini yeterince güçlenmiş, palazlanmış, meydanı yeterince boşaltmış, istediklerini istedikleri gibi yapabilir hale geldiklerini düşünüyor olmalılar. Zamanının geldiği anlayışı artık onların içinde şekillenmeye başlamıştır. Tartışılan budur. Türkiye’de bundan sonra laik bir Cumhuriyet devam edip etmeyeceği konusudur. Bunu açıkça böyle söylemeye henüz cesaret edemezler. Adını şimdi böyle koymazlar, tam tersine böyle koymaya kalkanlara karşı çıkarlar. ‘Nereden çıkarıyorsunuz. Ne münasebet, bizim laiklikle bir meselemiz yok, biz somut bir küçük konuyu çözüvermeye çalışıyoruz’ derler. Ama gerçek onun o somut konularının ötesinde o laik cumhuriyet anlayışı ile ilgili yaklaşımlarından kaynaklanmaktadır.”(ANKA)

 

-“AÇIK VE DÜRÜST OLUN, `LAİKLİĞİN GÜNÜ DOLDU, BİTTİ` DEYİN”-

“Hizb-ut Tahrir destekleri 40-50 yıl öncesinin tartışmalardır” diyen Baykal, oralardan başlayarak günümüze kadar yerli yabancı sermayenin işbirlikleriyle Türkiye’nin, “İslam ve laiklik”, “Müslüman bir toplum laik bir devlet” güzelliğini ortadan kaldırmak için sistematik bir çabanın kararlılıkla sürdürüldüğünü söyledi. Baykal, şöyle konuştu:
 

“Şimdi bu çabanın meyvesini alacakları en son noktaya gelmişlerdir. Bu doğrultuda bir düzenleme ile ilgili olarak açıkça çıkın, ‘laiklik ilkesinden şikayetçiyiz’ deyin. Kaldırın laiklik ilkesini, hukuk açısından da daha doğru olur, hukuka daha uygun olur. Hem laikliği Anayasa’nın değiştirilemez bir parçası olarak Anayasa’da koruyacaksınız hem de onun içinden laikliğin köküne kibrit suyu ekecek bir düzenlemeyi Anayasa ve laikliğin arkasından dolanarak milletin gözünü boyayacaksınız. Açık ve dürüst olun, ‘laikliğin günü doldu, bitti, artık laik olmak istemiyoruz’ deyin ve çıkın gösterin bu cesareti.”

 

-“NASIL BİR CUMHURİYET OLMAYA DEVAM EDECEĞİZ?”-

Bu düzenlemenin Anayasa ile yapılması durumunda yükseköğretimle sınırlı olmayacağı uyarısında bulunduklarını anımsatan CHP lideri Baykal, “Siz Anayasal hak olarak Anayasanıza toplumun bir kesimine dini inancın gereği olarak inancını yansıtan bir kıyafete girmesi hakkını tanıdığınız anda bu toplumun her kesimi için kullanılması kaçınılmaz hale gelir” değerlendirmesinde bulundu. Baykal, “dini inancın gereği” olarak üniversitelerdeki öğrencilerin başını örtmesine imkan sağlandığında, lisedeki hatta ilkokuldaki öğrencilerin de bunu talep edeceğini söyledi. Baykal, “Dün Anayasa Komisyonu’nun Ak Partili üyesi ‘elbette bu iş üniversitede kalmaz, inşallah liselerde de yapacağız’ dedi. Olay budur. Dini inancı devlet işine karıştıracak mısın, karıştırmayacak mısın? Mesele bu” dedi. Tartışmanın laiklik ilkesinden kaynaklandığını, “hazımsızlığın” bununla ilgili olduğunu kaydeden Baykal, şunları ifade etti:

 

“Tartışılan konu cumhuriyetin gelecekteki niteliği ile ilgilidir. Nasıl bir cumhuriyet olmaya devam edeceğiz. Laik bir cumhuriyet olmayabiliriz, olmak zorunda değiliz. O zaman laiklik ilkesini kaldıralım. Bu noktaya bizi laik cumhuriyet anlayışı getirmiştir. Bunu ortadan kaldırdığınız zaman dinin eğitimi hukuku devlet düzeni siyaseti belirlemesine izin verdiğiniz zaman bunun nelere yol açacağını ister yaşar ister çevrenize, İran’a, Irak’a, Lübnan’a, Filistin’e bakar görürsünüz.”

 

-“TÜRKİYE SİVAS, KAHRAMANMARAŞ, ÇORUM OLAYLARINI YAŞADI”-

Deniz Baykal, demokrasi ve dinin kutsal kavramlar olduğunu, istismarlarının tehlikeli sonuçlar doğuracağını belirtti. Baykal, devletlerin başına en büyük felaketlerin bu iki kavramın istismarından geldiğini söyledi. Dinin en büyük istismarının Kerbela’da yapıldığını dile getiren Baykal, “Din, inanç, İslamiyet adına Yüce Peygamberin torunları insafsızca katledilmiştir. Bunlar oluyor, olur mu, olur... Geçmiş buna tanık” dedi. Türkiye’nin Sivas, Kahramanmaraş, Çorum olaylarını yaşadığını hatırlatan Deniz Baykal, bunların bir daha yaşanmaması için siyasi ve dini simgelerin, bayrak gibi devlet makamlarında dalgalandırılmaması, herkese saygı gösterilmesi ve katılım olanağı verilmesi gerektiğini ifade etti. Baykal, “Devlet yetkilerini kullanacak herkesin eşi türbanlı mı olacak? Anayasa’ya bu düzenlemeyi taşırsanız bunun önüne geçebilir misiniz? Bu gidiş iyi gidiş mi?” diye sordu.
 

Baykal, demokrasinin karnı tok, sırtı pek, başı dik insanların rejimi olduğunu, demokrasiyi aşırı para kullanımı ile yüksek dini inançların siyasetin kriteri haline gelmesinin bozacağını kaydetti.

 

-“BU DURUMDAN TEK SORUMLU TUTULMACAYAK CHP”-

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Yüzde 46,5 oyla yola çıkarak, uzun süre kamuoyunun belli kesimlerine aldatmayı, yanıltmayı, başardığı temel konularda artık maskeyi bir yana bırakarak gerçek kimliği ile ortaya çıkma aşamasına geldiğini” savunan Baykal, Erdoğan ve hükümetinin çalışmalarını 2005 yılına kadar iyi niyetle izlediklerini söyledi. Baykal, “Sonrasında herkesi göreve davet ettik. O dönemde Türkiye’den ayrılacağız diyen aydınlar da yoktu. Biz bu gidişin iyi gidiş olmadığını anlatmaya çalıştık. Halktan destek istedik ama olmadı” diye konuştu. Baykal, Türkiye’nin bu noktaya gelmesindeki toplumun birçok kurumunun sorumlu olduğunu, bu durumdan sorumlu tutulmayacak tek kurumun ise CHP olduğunu dile getirdi. Baykal, şunları söyledi:

 

“Türkiye’yi bu yolundan saptırmaya kimsenin gücü yetmeyecektir. CHP’yi bu yolundan saptırmaya kimsenin gücü yetmeyecektir. Kimse, ‘yüzde 46 oy aldık, Türkiye’yi de yıldırdık, iş dünyasını korkuttuk, medyayı susturduk, aydınları pıstırdık, sendikaları da konuşamaz hale getirdik, meydanlar bizim’ diye düşünmesin tavsiye ederim. Biz gücümüzü Türkiye’nin aydınlık geleceğine olan inancımızdan alıyoruz. Türkiye hiç bir zaman ülkeyi yönetenlerin değerlerine hapsedilemeyecek kadar büyük bir ülkedir.” (ANKA)

 

Kaynaklar:

http://www.alanyagazete.com/haber_oku.asp?kayno=1935

http://www.sondakika.com/haber-baykal-tartisilan-turban-degil-laiklik-2/

 

--------------------------------------------------

 

İktidar Kadınları kuşatıyor

 

Rejime Meydan Okunan Eylemlerde Kadınlar Kullanılıyor

 

Hizb-ut Tahrir’in, Fatih Camii avlusunda, tekbirler eşliğinde Atatürk’e sövgüler yağdırarak, Cumhuriyete tehditler savurarak gerçekleştirdiği eylemde kadınlar ön saflarda…
 

Demokrasi küfür nizamıdır, onu almak, tatbik etmek haramdır.”, “Ya demokrasi ile zillet ya hilafet ile izzet” diye sloganlar atan, Cumhuriyet düşmanı bu ses, devletin güvenlik güçlerinin izleyiciliğinde Fatih Camisi avlusunda kin kustu. Güvenlik güçleri, 24 sayfalık bildiriyi sükunetle dinledi. TV kameralarının önünde nara atan rejim düşmanları elini kolunu sallayarak dağıldı.

 
Hizb-ut Tahrir ertesi gün gazetelere kurye göndererek, tehditlerle dolu şu açıklamayı yapıtı:
   “Fatih Camii’nde yaptığımız çağrının, laikliği şiar edinmiş demokratik siyasi partilerin ve diğer laik kesimlerin kalplerine derin bir korku saldığı yapılan açıklamalardan da anlaşılmaktadır. CHP nezninde, tüm demokratik partilere ve tüm laik kesimlere sesleniyoruz. 84 yıldır siyasi arenada baş gösteren demokratik laik partilerin Türkiye’yi ve bu topraklarda yaşayan müslümanları getirdiği nokta ortadır. Hizb_ut Tahrir’in ve onun bayraktarlığını yaptığı hilafet fikrinin yükselişi asla durdurulamayacaktır. Dün bizler Hizb-ut Tahrir olarak Fatih Camii’ne ümmete bir nidada bulunmak için geldik.., Allah’ın izniyle bir dahaki gelişimiz hilafet bayrağını İstanbul’a dikmek için olacaktır.”


Bir sonraki Cuma, Ankara’da Hacı Bayram Camii’nde, Hizb-ut Tahrir yeniden ortaya çıktı. Hem de, Devletin, Başbakan’ın bilgisi dahilinde... Cumhuriyete yeniden meydan okuyarak…

 

Kaynak:

http://kadin.chp.org.tr/x2.html