Basında Hizb-ut Tahrir Haberleri |
Ekım 2007
Toplumla Bütünleşemeyen İkinci Kuşak Göçmen Çocukları
Köktendinci Örgütlere Yöneliyor
SEMİN GÜMÜŞEL (semingumusel@merkezdergi.com.tr)
Son yıllarda İslam,
Danimarka'nın vazgeçilmez tartışma konusu. Ancak son iki
yılda radikal dinci teröre karşı düzenlenen üç operasyonda
ulaşılan bilgiler, özellikle ikinci kuşak göçmen çocukları
ve genç Danimarkalılar'ın köktendinci akımlara yöneldiğini
gösteriyor. Öte yandan tüm Müslümanlar potansiyel "radikal
İslamcı" suçlamasıyla da karşılaşabiliyor. Yeni Aktüel,
Danimarka ve İslam ilişkisinin radikalizme dönük yüzünü
araştırdı.
İslam'a geçince Eşref
ismini seçen Rolf Ring, Salman Rüşdi, 11 Eylül, karikatür
krizi gibi İslam'la ilgili tartışmalı konuların yarattığı
merakın İslam'a yeni Müslümanlar kattığı kanısında. "Ya
radikal İslamcılar" diye soruyoruz Eşref'e"Etnik olarak
farklı kökenden gelen ve farklı olduklarını sürekli
hisseden gençler İslam'a daha çok sarılıyor. Bunu,
Danimarkalılardan farklı olmanın bir yolu gibi görüyorlar.
Bir anda radikalleşebiliyorlar. Aslında İslam hakkında çok
az şey biliyorlar. Burada asıl sorun şu: Oruç tutan, namaz
kılan herkese radikal muamelesi yapılıyor. Gerçekten
burada ciddi anlamda ayrımcılık var. İşimde sorunlar
yaşıyorum. Eşim güvenliğim konusunda endişeleniyor,
dışarıda İslami kıyafetlerle gezmemi istemiyor."
Eşref, radikal İslamcı
muamelesi görmekten rahatsız olsa da radikal gruplara
katılan Danimarkalı mühtediler de var. Hatta çocukları bu
tür gruplara yönelen Danimarkalı ailelerin 2003'te kurduğu
bir dernek bile mevcut. "Köktendinciliğe Karşı Halk
Hareketi"nden Janus Begsson, amaçlarını şöyle açıklıyor:
"Çocukları ya da yakınları köktendinci İslam'a yönelen
ailelere destek vermek, onları bilgilendirmek, yalnız
olmadıklarını hissettirmek" Danimarkalı aileler için "İçki
içilen, domuz yenen yerde oturmam" diyen ve Arapça
aksanıyla konuştukları anadillerinde saatler süren
tartışmalar yapan çocuklarına alışmak çok da kolay olmasa
gerek. Beggson ailelerin ilk tepkisini şu sözlerle
anlatıyor: "Genellikle hepsinde çevrelerine karşı bir
suçluluk ve utanç duygusu oluyor. Öfke, korku, çocuklarını
kaybetme endişesiBeggson her tartışmanın "Kuran öyle
diyor" ifadesiyle sona erdiğini söylerken, asla politik ya
da İslam karşıtı bir grup olmadıklarının altını çiziyor.
"Köktendinciler çevrelerindeki herkesin de kendileri gibi
yaşamasını istiyor. Mesela kardeşim kız arkadaşımla
nikâhsız olarak beraber yaşadığım için benimle görüşmüyor.
Ayrıca önlenen son terör saldırılarında tutuklanan birkaç
kişi din değiştirmiş Danimarkalılar'dı. Tabii aileler de
çocuklarının terörist eylemlere katılmasından endişe
ediyor" diyen ve İslam'ı seçen Danimarkalılar'ın sayısında
artış olduğunu belirten Beggson sözlerine şu cümleyi de
ekliyor: "Özellikle de Hizb-ut-tahrir genç
Danimarkalılar'ı kendine çekmekte çok etkin!"
Hizb-ut-tahrir, Selefi
gruplar, Cemaat-i Tebliğ, Müslüman Kardeşler, Hamas ve
sayısız bireysel örgütlenmeBu radikal gruplardan belki en
dışa açık olanı Hizb-ut-tahrirHilafeti getirmek isteyen
Hizb-ut-tahrir sert söylemlerinden dolayı ılımlı
Müslümanlar'dan büyük tepki alırken özellikle gençlerin
ilgisini çekiyor.
Danimarka'daki bir diğer sorun ise, camilerdeki İslami oluşumların kontrol edilememesiKendini imam ilan herkes cami kurabiliyor. Aralarında ülkelerinden radikal söylemlerinden dolayı kovulmuş olanlar da var, karikatür krizi sırasındaki sağduyulu yaklaşımıyla dikkat çeken deÖrneğin Danimarka'da doğan ve 1999'dan beri imamlık yapan Fatih Alev çok sevilen bir isim. Alev, radikal gruplara katılan gençlerin sayısının çok fazla olmadığını hatta belli bir kesim için bunun şimdilik bir nevi moda olarak görüldüğünü belirtiyor. Ama ona göre de olayın bir boyutu gayet ciddi: Birinci kuşak göçmenlerin çocuklarının artan bir şekilde en radikal hareketlere kayması! Alev bu gruba genç Danimarkalı mühtedileri de ekliyor. Kendisini Danimarkalı hissetmeyen kesim sıkılaşan entegrasyon yasalarının da etkisiyle kendi kültüründen uzaklaşıyor. Geriye bir tek İslami kimlik kaldığında, bu gençleri radikal örgütler kendine çekiyor
Kaynak: http://www.yeniaktuel.com.tr/dun110,119@2100.html
----------------------------------------
Ekım 2007 "Radikal Hareketlere Katılmak 'İn!"
1972'de Danimarka'da doğan ve İslami Arap Okulu'ndan mezun olan Fatih Alev, 2002'de, 25 yıl önce Müslüman olan imam Abdul Wahid Pedersen ile birlikte Müslümanların Milli Organizasyonu'nu kurdu. 1998'den beri de Danimarkalılar'ın da, Müslümanlar'ın da yoğun biçimde katıldığı bir tartışma platformu olan Danimarka'nın Birleşik Cyber Müslümanları'nı yönetiyor.
> Neden bu olaylar Belçika veya Fransa'da
değil de Danimarka'da yaşanıyor? Kıyaslamak için İsveç çok iyi bir model; İsveç'te gençler İslamiyet'e pek meraklı değil, Danimarka'daysa çok meraklı. Bunun nedeni İsveç'te İslam'ın devamlı medyada yer almaması. Bizi istemeyenler hakkımızda devamlı kampanya sürdürdükçe devamlı gündemdeyiz. Böylece insanlar İslamiyet'e yöneliyor. Fakat hangi İslamiyet'e? Abdul Wahid ve benim Cuma'mıza mı geliyorlar; yoksa siyasi düşüncelerle Ortadoğu'yu gündemlerine taşıyan gruplara mı katılıyorlar? Mesela bir Sırp arkadaşım Müslüman oldu, bir ara benimle takıldı, sonra Fethullah Hoca'nın cemaatine devam etti. Fakat bana "Sıkılıyorum, burada bana bir şey vermiyorlar" dedi ve sonra Selefi, yani Türkçe söylemimizle Vahhabi oldu. Gençler de Hizb-ut tahrir ile Vahhabi gruplar gibi "Bu haksızlıklara karşıyız, icap ederse gider, savaşırız" diyen gruplara yöneliyor; Afganistan'da, Irak'ta olanları süper güçlerin Müslümanlar'a yaptıkları katliamlar olarak görüyor. Biz de bu konuları hutbelerimizde tartışıyoruz ama radikal şekilde değil. Fakat aralarında en faal olanlar Danimarkalı mühtedilerTerör davalarında tutuklanan Danimarka mühtediler de oldu.
> Radikal gruplar Danimarka'daki
Müslümanlar'ın ne kadarını oluşturuyor?
Sayı olarak çok fazla değiller, fakat etkinlikleri çok fazla. Bu grup en fazla 1000 - 1500 kişi olabilir. Ayrıca bunların bir kısmı "wanna be"ler yani o gruptan değil, ideolojik olarak tam aklı oraya yatmamış! Ama biraz modası var bu işin, yani "in"! Şu an bilhassa Hizb-ut tahrir öyleSelefiler'se giyiminden, sakalından belli oluyor. Uzun sakal, pantolon bileğin biraz üzerinde, kısaHizb-ut tahrir ise çok spor giyinir, büyük kısmı sakalsızdır. Hanım üyeleri pardesü gibi tek parça bir kıyafet olan cilbab giyer. Sokakta hiç beklemediğiniz tipler gelip size "Hilafet için çalışıyor musun" diye sorabilir. Ama anlarsınız ki yalnızca arada sırada namaz kılar o kişi. Yani "İslam ancak böyle olur. Hilafet için çalışmazsan, cehennemde yanarsın" düşüncesinde olabiliyorlar. 100, 200, 300 Hizb-ut tahrir'de, birkaç yüz de Vahhabi kesimde olabilir. İki farklı Vahhabi grup var: İlki Suudi Arabistan ideolojisine yakın, siyasi olmayan, intihar saldırılarına karşı olan dindarlar. Bir de Bin Ladin'in girdiği yörüngedeki siyasi Vahhabiler var. Bu iki grup birbirleriyle hiç anlaşamıyor.
> Danimarkalı gençlerdeki bu 'in olma'
durumunu besleyen nedir?
1996'da Hizb-ut tahrir bizim düzenlediğimiz toplantıları sabote etmeye başladı. Fakat son sekiz, dokuz yılda sayıları hayli arttı. Şöyle bir avantajları var: Danimarka'da ırkçılar bize karşı kampanya yürüttüklerinde, sert ve adi saldırılara karşı yumuşak konuşuyoruz ve "Yapmayın, böyle olmaz! Çoğulcu, demokrat, medeni olmamız lazım" diyoruz. O zaman bu gençler bu konuda sert mesajlar verip, serte sertle mukabele edilmesini savunan gruplara kayıyor.
> Son terör eylemlerinde El Kaide'in adının
geçmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
İlk defa istihbarat teşkilatı böyle bir tespitte bulundu. Ama El Kaide belli bir organizasyon değil, tamamen erimiş durumda. Bu konsepti yaratan kişi artık o konseptin başında olamayabilir ama o konsepti aklına sokmuş kişi bunu devam ettirebilir. Bunlar o kadar saf gençler ki! Bilhassa Danimarkalı mühtediler ve burada yetişmiş olup da ailesinden din adına hiçbir şey öğrenmemiş olanlarGenelde takıldıkları yer, Hem Hizb-ut tahrir'in hem de Selefiler'in en faal olduğu Nörrebro bölgesi. Ama başka yerlere taşmaya başladılar. Hizb-ut tahrir'in cumartesi toplantıları vardır. Belediyeye ait kültür evleri gibi bir odayı kiralayıp haftada bir ders veriyorlar. İlk kez gelenler de oluyor, tecrübeliler deİki saatlik beraberlikten sonra beraber yemek yiyorlar. Bu şekilde sosyal bir dayanışma oluyor. Bir toplantıya gelmeyince "Ne oldu, hasta mısın?" diye hemen arayıp soruyorlar. Önemli olan, yeni gelen kişiye "yabancı değilsin" hissini vermek. O his olunca, o genç bir daha oradan çıkmaz.
Kaynak: http://www.yeniaktuel.com.tr/dun111,119@2100.html
----------------------------------------
Ekım 2007 Hizb-ut- Tahrir Sözcüsü Emir Şamil "Batılılar en çok mutluluktan mahrum!"
> "Hizb-ut- tahrir olarak üye sayısı üzerinde yoğunlaşmıyoruz. Sovyetler Birliği'nin ve sosyalizmin çöküşü sonrasında kapitalizmin ve Batı kültürünün bozukluğu, kokuşmuşluğu tüm hayat sahalarında iyice gün yüzüne çıktı. Bu sürece paralel olarak İslam bir ideoloji, yaşam tarzı ve medeniyet alternatifi oldu. Bu çerçevede gerek İslam dünyasında gerek Batı'da insanlar İslam'a yönelik büyük teveccüh gösterdi. Medyanın saptırması olmasa, batılı halklar milyonlar çapında İslam'a akın akın girecektir. Batılılar'ın en çok mahrum olduğu şey mutluluk!"
> "Peygamberimize karşı yapılan hakaret dolu karikatürler, aşırı sağcı siyasiler ve medyanın İslam'ı alternatif bir medeniyet ve yaşam tarzı olarak tartışmaya cesaret etmek yerine hakaret ve tahkir gibi ucuz bir silaha meylettiklerini gösteriyor."
> "Hizb-ut- tahrir şiddet kullanmaz. Danimarka parlamentosu ise üç kere Hizb-ut- tahrir'i yasaklama hususunu tartışmış, hukuki ve siyasi boyutlarını da gözden geçirdikten sonra vazgeçmiştir."
Kaynak: http://www.yeniaktuel.com.tr/dun112,119@2100.html
|
|
|