Basında Hizb-ut Tahrir Haberleri

 

15 Nisan 2007

1970’li Yıllarda Tevhidi Uyanış

Özgür-Der İzmir Şubesi’nin düzenlediği "Türkiye’de İslamcılık" konulu seminer dizisi devam ediyor. Seminerlere ilginin yoğun olduğu gözleniyor.

 

15/04/2007 -- Özgür-Der İzmir Şubesi’nin düzenlediği “Türkiye’de İslamcılık” konulu seminer dizisi devam ediyor. Seminerlere ilginin yoğun olduğu gözleniyor.
Tarihi olay ve olgular; gelecek tasarımlarımızda önemli işaret taşlarındandır. Rabbimizin “Onların kıssalarında akıl sahipleri için bir ibret vardır…” buyruğu da bu gerçeği gözler önüne sermektedir. Özgür-Der İzmir Şubesi de bu amaçlar doğrultusunda yürüttüğü “Türkiye’de İslamcılık” başlıklı seminerlerine devam ediyor.

 

1970’li yıllarda Türkiye’de tevhidi uyanış sürecinin incelendiği bu haftaki semineri Haksöz Dergisi yazarlarından Hamza Türkmen sundu.

 

Türkmen, TC devletinin, kurulduğu günden beri; dayattığı ulusal kimliğin ve ideolojinin karşıtı olarak zaaflar içinde de olsa Osmanlı’dan devralınan İslami kimliği gördüğünü ifade etti. Ama bu çatışmanın 1946’da çok partili sisteme geçerken bir uzlaşma ile yumuşatıldığını belirten Türkmen, bu uzlaşma ile zaten zaaflı olan din anlayışına bir de ulusal ve seküler semboller eklemlendiğini belirtti. Türkmen, konuşmasını şöyle sürdürdü: “70’li yıllara gelindiğinde dindar kesimin tamamı tasavvufçu, mezhepçi bir din anlayışına sahipti ve milliyetçi, sağcı, milli devletçi bir kimlik kirliliği içinde olmasına rağmen ne olduğu çok net olmamakla birlikte de bir şeriat özlemi içindeydi. Çok partili dönemle birlikte karşıtına sığınmacı bir anlayışla milliyetçi, devletçi, sağcı bir kirlenme içine girilmişti.

 

1960’lı yıllardan sonra İslam coğrafyasındaki Müslüman düşünürlerin Fi-Zilali’l-Kur’an, Yoldaki İşaretler, İslam’da İhya Hareketleri gibi kitaplar Hilal Dergisi ve Yayınları tarafından Türkçe’ye çevriliyordu. Bu tür kitaplar dindar kesimin özellikle de üniversiteli gençlerin kendilerini ve din algılarını sorgulama ve tartışma sürecine girmesine yol açıyordu. Ayrıca Şam’da ve Kahire’de İslami eğitim alıp Türkiye’ye dönen kişilerin çevrelerine aktardığı dini anlamada tevhidi ve usuli bilgiler, Hizbu’t-Tahrir hareketinin muhataplarını illegal yollarla da olsa siyasi ve usuli planda bilgilendirme çabaları 1960’lı yılların en önemli uyanış-bilinçlenme çırpınışlarıydı. Bu çabaların etkisi büyük ölçüde milli ve heyecanlı bir dindarlık anlayışı ile kendini hissettiren Yeniden Milli Mücadele hareketi ve Erbakan liderliğindeki MNP hareketi ile kuşatılıp normal mecralarından ayrıştırıldılar.”

 

Türkmen’e göre 70’li yıllarda tevhidi uyanışın veya bilinçleniş sürecinin başlamasında üç kesim veya çevre oluşumu etkili olmuştur:

 

1- Hizbu’t-Tahrir ekolünden gelen ve ayrışan Ercüment Özkan ve arkadaşlarının illegal çalışmalarında gündemleştirdikleri inkılapçı İslami fikirler özellikle Ankaralı üniversite gençliğini etkiliyordu.

 

2- Düşünce Dergisi ve çevresi; A. Bulaç, A. Kuru, A. Şişman, R. Börekçi, A. Ağırakça, H. Besli, B. Eryarsoy gibi farklı illerden gelen gençler Düşünce Dergisi ve Yayınları etrafında toplanmışlar, Kur’an ve Sünneti önceleyerek; devletçi, milliyetçi, sağcı ve mezhepçi dindarlığı ıslah ederek “Müslüman” kimliğini öne çıkarmaya çalışıyorlardı. Aynı anlayışla Ankara’da M. Bekaroğlu, Ö. Özbay, A. Ertürk, C. Koytak öncülüğünde Talebe Dergisi çıkartılmaya başlanmıştı.

 

3- 1960’lı yılların Kur’an’a ve mevcut kimlikleri sorgulatmaya yönelik açılımlarından veya Özkan, Düşünce ve Talebe çizgilerinden etkilenen bazı gençler de doğrudan Kur’an çalışmaları yapmaya başlamışlar, bu çaba içinde olanlarla yine aynı yönelişin etkilediği sanata meraklı bazı gençler Aylık Dergi adıyla bir sanat ve düşünce dergisi çıkartmaya başlamışlardı. Yaşar Kaplan, Akif Ersin, Mustafa İslamoğlu, Cihan Aktaş gibi gençlerin yer aldığı bu dergi 19790’li yıllarda tevhidi uyanış akımının edebi boyutunu tamamlamaya çalışıyordu.

 

İşte bu üç öbekte oluşan düşünsel birikim ve benzer eğilimler 1977’den itibaren ilkin Şura, sonra Tevhid ve kapatılana kadar da Hicret ve de Sedat Yenigün öncülüğünde çıkartılan İslami Hareket dergilerinde daha basit ama duyarlılığı daha güçlendirecek bir şekilde haftalık olarak Müslümanlara sunulmaya başlandı. Bu haftalık dergilerin tevhidi bakışı keşfetmeye çalışan söylemi İslami duyarlılığı yüksek kesimleri özellikle de o dönemki Akıncı gençliği yüksek oranda etkiledi.

O güne kadar kullanılmayan “tağut, tuğyan, İslami hareket, mustezaf-müstekbir, devlet, düzen” gibi kavramlar ve dinimizi Kur’an ve Sünnet’ten öğrenmek, delilli konuşmak gibi kaygılar bu dergilerin sayfalarında yer alıyor ve büyük yankılar uyandırıyordu.

 

70’li yıllarda yaşanan bilinçlenme çabaları, duygu ve parça doğrular boyutundan kurtulup tahkik düzeyine, Kur’ani bütünlüğüne ve sosyal şahitlik boyutuna yeterince ulaşamadığı için kurumlaşıp, yaygınlaşıp hareket aşamasına ulaşamadı. Türkmen’e göre var olan birikimin ve tecrübenin yeniliği açısından düşünüldüğünde zaten bu aşamaya pek de ulaşılamazdı. Çünkü ne şahitlik ekseninde bir örneklik vardı, ne fikri ve tecrübi bir birikim; ne de sistem sloganik boyutun ötesinde gereğince tanınıyordu. Hazma Türkmen, 1970’li yılları üzerinde yaşadığımız coğrafyada tevhidi kimliğimizin oluşumu ve kavranması boyutunda yürümeyi yeni öğrenmeye başladığımız emekle dönemimiz olarak tanımladı ve o dönemde bilgi, çaba ve tanıklık açısından emeği geçen herkese dua etmemiz gerektiğini, o dönemdeki zaaf ve zayıflıklarımızı o dönemin birikimi içinde değerlendirip dersler çıkartmamız gerektiğini belirtti.

 

Türkmen’in akıcı bir üslupla gerçekleştirdiği konuşması izleyicilerden gelen soruların cevaplandırılması ile son buldu.

 

Kaynak:

http://www.ozgurder.net/hksnews.php?haber_id=395