بِسْـــمِ اللهِ الرَّحْمٰـــنِ الرَّحِيـــم

Gazze’ye Yönelik Abluka, Kınamakla ve Birleşmiş Milletlere

Başvurmakla Kırılmaz!

Ancak Bileziğin Bileği Sardığı Gibi Yahudi Varlığını Çepeçevre Saran Ordular Seferber Etmekle Kırılır!

 

Dünyanın dört bir tarafından denizin dalgalarına yelken açmış bir geminin üzerinde bir araya gelen insanlar, Gazze’ye yönelik ablukanın kaldırılması için çağrıda bulunuyorlar. Onları bunu yapmaya sevk eden şey ise sırf insani hamiyet duygusudur… Bu insanlar, yaşlılar, kadınlar ve çocuklar üzerindeki ambargonun hafifletilmesi için gemileri ile yola koyuldular… Müslümanların beldelerindeki yöneticiler de sevinç ve neşe ile Gazze üzerindeki ablukayı kırmak için özgürlük konvoyundaki kahraman insanlar işte böyle olur diyerek onlara alkış tuttular… Ablukanın kırılacağı gün yakındır ey Gazze gözünüz aydın diyerek onlar içerisinde en çok çığırtkanlık yapan ise Erdoğan idi!

 

Yahudi devleti, 31.05.2010 günü sabahı deniz açıklarındaki bu konvoyu karşılamaları için hücum botlarını gönderdi. Onlar da öldürebildiklerini öldürdüler, yaralayabildiklerini yaraladılar ve geriye kalanları da gasbedilen Filistin’deki Aşdod Limanı’na götürdüler… Bunun üzerine Arap ve Arap olmayan Müslümanların yöneticileri ise Yahudi devletini, menfur cürümünü uluslararası hukuku ve uluslararası karasularını çiğnemelerini kınamaları, en ağır sözler ve ifadelerle lanetlemeleri için Güvenlik Konseyine, Arap Topluluğuna ve Birleşmiş Milletlere çağrıda bulundular! Kimileri de buna ek olarak yaşananların barış sürecini baltalayacağını söylediler!!

 

En Çok Çığırtkanlık Yapanınızdan En Çok Göz Yaşı Dökeninize Kadar Ey Yöneticiler!

 

Ey İnsanlar!

 

Ey Kulak Verenler!

 

Ey Aklı Olan veya Hazır Bulunup Kulak Veren Tüm İnsanlar!

 

Küçüğüyle büyüğüyle, kadınıyla erkeğiyle, işiteniyle göreniyle, hatta sağırıyla körüyle herkes farkındadır, bilmektedir ve inanmaktadır ki Gazze ablukasının kırılması ve Yahudi varlığının yok edilmesi ancak ve ancak bileziğin bileği sardığı gibi Yahudi varlığını çepeçevre saran ordular harekete geçirmekle olur. Bu da ansızın bir gece veya gündüz hiç hesap etmedikleri bir yerden Yahudilere geliverilmesi ardından ablukanın kırılması, dârın dâr sahiplerine iade edilmesi ve Allah’ın mümin kavmin göğsüne şifa vermesi ile mümkündür.

 

قَاتِلُوهُمْ يُعَذِّبْهُمُ اللّهُ بِأَيْدِيكُمْ وَيُخْزِهِمْ وَيَنصُرْكُمْ عَلَيْهِمْ وَيَشْفِ صُدُورَ قَوْمٍ مُّؤْمِنِينَ “Onlarla savaşın ki Allah, sizin ellerinizle onları cezalandırsın, onları rezil etsin, sizi onlara karşı muzaffer kılsın ve mümin toplumun gönüllerine şifa versin.” [et-Tevbe 14]

 

Yahudi varlığını yok etmenin, Gazze, Batı Şeria ve diğer bölgeler üzerindeki ablukayı önünden ve arkasından kırmanın yegane tek yolu işte budur…

 

Sizlerin Kur’an diline sahip bir kavme mensup olduğunuzu iddia eden ey Arap yöneticileri, sizlerin Osmanlı ailesinden olduğunuzu iddia eden ey Türkiye yöneticileri, sizlerin “İsrail’i” haritadan dahi silecek üstün bir güce sahip olduğunuz yaygarası yapan ey füzelere sahip yöneticiler işte yegane yol budur. Şu anda hani neredesiniz ey İran ve Pakistan yöneticileri?! Yaygaralar koparttığınızı işittiğimiz halde niçin hiçbir icraat göremiyoruz? Yoksa koparttığınız bu yaygaralar kamuoyunu aldatmak ve onlarla alay etmek için midir? Allah sizleri katletsin nasıl da döndürülüyorsunuz.

 

İşte yegane yol budur ey insanlar! O halde dosdoğru sahih çözüm dururken ne diye nerde eğri büğrü çarpık çurpuk bir çözüm varsa onların peşine düşüyorsunuz?!

 

Orduları kışlalarına hapseden ey Müslümanların beldelerindeki yöneticiler! Bizler ve bizlerle birlikte muhlis kimseler, Yahudi devletini lanetlediğinize, Gazze halkına yönelik ablukayı kırmak için yoğun çaba harcadığınıza, özgürlük konvoyunda katledilen ve yaralanan kimseler için göz yaşları döktüğünüze ve bir iki üç gün yas tuttuğunuza dair iddialarınızda sizlerin gerçekten birer yalancı olduğunuzu görmekteyiz ve şahit olmaktayız.

 

Ey İnsanlar!

 

Hizb-ut Tahrir, sizlerin azmini bilemekte ve azimlerinizi gayrete getirmektedir. Hala Yahudilerle savaşmaları için orduları harekete geçirmekten ve savaşmaya muktedir olanları seferber etmekten başka bir çözümün olmadığını öğrenmenizin zamanı gelmedi mi? Bu ordular bizzat sizlerin evlatları olup hiçbir yöneticiden veya zalimden korkmaksızın savaşmak için harekete geçmelidirler. Hatta karşılarına dikildiklerinde onları alaşağı etmelidirler. Zira korkulmaya en layık olan Aziz-ul Hakim olan Allah’tır.

 

Hala Kudüs fatihi Ömer el-Faruk’un, onun kurtarıcısı Salahaddin’in ve onun koruyucusu Sultan Abdülhamit’in siretini tekerrür ettirip sizlerle birlikte düşmanlarınızla savaşacak muhlis ve sadık bir komutan olan raşid halifenin çıkarılmasının kaçınılmaz olduğunu öğrenmenizin zamanı gelmedi mi?

 

 Orduların cihat için harekete geçmesine mani olan bu zalim yöneticileri engellemenizin zamanı hala gelmedi mi? Hala bunu yapmanızın zamanı gelmedi mi? Yoksa azap zalimlerle birlikte sizleri de mi kapsasın?

 

وَاتَّقُواْ فِتْنَةً لاَّ تُصِيبَنَّ الَّذِينَ ظَلَمُواْ مِنكُمْ خَآصَّةً وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ İçinizden sadece zulmedenlere erişmekle kalmayacak bir fitneden sakının. Muhakkak ki Allah’ın ikabı çok şiddetlidir. [el-Enfâl 28]

 

Yine et-Tirmizî’nin sahih dediği ve Ebî Bekir es-Sıddık kanalıyla tahric ettiği hadiste onun Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]’i şöyle derken işittim dediğini rivayet etmiştir:

 

إِنَّ النَّاسَ إِذَا رَأَوْا الظَّالِمَ فَلَمْ يَأْخُذُوا عَلَى يَدَيْهِ أَوْشَكَ أَنْ يَعُمَّهُمْ اللَّهُ بِعِقَابٍ مِنْهُ İnsanlar zalimi görürler de engel olmazlarsa, Allah’ın onları, katından bir ceza ile kuşatması çok yakındır.

  

حزب التحرير

  H. 17 Cumâde’s Sâni 1431

Hizb-ut Tahrir

  M. 31 Mayıs 2010

 

 

Bu Beyannameyi İndirmek İçin Lütfen Tıklayınız!