- Basın Açıklaması - Güney Darfur’da Akan Kanlar, Nifaşa Cürümlerinin İğrençliğini Anlamak için Yeterlidir
Ruzeygat Kabilesi ile halk ordusu arasında yaşanan çatışmalarda her iki taraftan ölen ve yaralananların bilançosu 159’a yükseldi. Bu çatışmalar, 23-24.04.2010 cuma ve cumartesi günü Güney Darfur vilayetinin (Bulbula, Mchich ve Temsaha) bölgelerinde yaşanmıştı.
Bu kaosa karşı hükümetin tepkisi ise halk ordusu kuvvetlerinin çatışma bölgelerinden çekilmesi ve durumun sakinleşmesi için çalışılması manasında bir anlaşmaya ulaşmaları için Güney Darfur valisi, Batı Bahr-el Gazali vilayeti yöneticisi ile görüşmüştür ki bu sırada silahlı kuvvetler de olaylarla bir ilgisinin olmadığını vurguladı.
Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti olarak aşağıdaki hususları açıklarız:
- Nifaşa Anlaşması yoluyla- isyancı çetelere dönük birer nizamı ordu olmaları vasfıyla yasal düzenlemeler yapmasından dolayı akıtılan bu kanların günahı ve vebali bizzat hükümete aittir.
- Devletin Allah Subhânehu ve Te’alâ’nın kendisini hesaba çekeceği şeran görevi, tebaa üzerindeki baskısını kaldırması için isyancı çetelere tevessül etmek yerine devletin sultasını ülkenin dört bir tarafına yaymak ve güvenliği korumak için silahlı kuvvetleri harekete geçirmektir.
- Allah Subhânehu katında Müslümanların kanının kutsiyeti Beyt-il Haram’ın kutsiyetinden daha büyüktür. Zira Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem], Kâbe’yi tavaf ederken şöyle demiştir:
مَا أَطْيَبَكِ وَأَطْيَبَ رِيحَكِ مَا أَعْظَمَكِ وَأَعْظَمَ حُرْمَتَكِ وَالَّذِي نَفْسُ مُحَمَّدٍ بِيَدِهِ لَحُرْمَةُ الْمُؤْمِنِ أَعْظَمُ عِنْدَ اللَّهِ حُرْمَةً مِنْكِ مَالِهِ وَدَمِهِ وَأَنْ نَظُنَّ بِهِ إِلا خَيْرًا "(Ey Kabe) Sen ne güzelsin ve senin kokun ne güzel! Sen ne büyüksün ve senin kutsiyetin ne büyük! Muhammed'in nefsini elinde bulundurana yemin olsun ki müminin kutsiyeti, malı ve canı Allah katında senin kutsiyetinden daha büyüktür. Onun hakkında hayırdan başka bir zanda bulunmayız." [İbn-u Mace tahriç etti]
Ve SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
... فَإِنَّ دِمَاءَكُمْ وَأَمْوَالَكُمْ - قَالَ مُحَمَّدٌ وَأَحْسِبُهُ قَالَ وَأَعْرَاضَكُمْ- حَرَامٌ عَلَيْكُمْ كَحُرْمَةِ يَوْمِكُمْ هَذَا فِي بَلَدِكُمْ هَذَا فِي شَهْرِكُمْ هَذَا وَسَتَلْقَوْنَ رَبَّكُمْ فَيَسْأَلُكُمْ عَنْ أَعْمَالِكُمْ فَلا تَرْجِعُنَّ بَعْدِي كُفَّارًا أَوْ ضُلالاً يَضْرِبُ بَعْضُكُمْ رِقَابَ بَعْضٍ... “Bu günlerinizin, bu aylarınızın ve bu şehrinizin (Mekke) mukaddes olduğu gibi şüphesiz canlarınız, mallarınız da - Muhammed dedi ki: sanıyorum ırzlarınız diye de buyurmuştur- öyle mukaddestir. Rabbinize kavuşacaksınız ve amellerinizden sorulacaksınız. Sakın benden sonra birbirinizin boynunu vurarak küfre ve dalalete gerisin geri dönmeyiniz.” [Müslim rivayet etti]
Ve SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
لَزَوَالُ الدُّنْيَا أَهْوَنُ عَلَى اللَّهِ مِنْ قَتْلِ رَجُلٍ مُسْلِمٍ “Dünyanın yok olması Allah katında Müslüman bir kişinin öldürülmesinden daha ehvendir.” [Tirmizi tahriç etti]
Dolayısıyla Müslümanların kanının kutsiyeti; bir utanç olan Nifaşa anlaşmasını imzalayan, onu destekleyen veya onu onaylayan veya onu katkıda bulunan veya onun hakkında güzel bir söz söyleyen herkesi kapsamaktadır.
Ey Müslümanlar:
Nifaşa Anlaşması ve onun laik anayasası altında yaşanacak geceler, zifiri karanlıklar ve sadece kendisine döneceğiniz Allah Subhânehu’nun gazabının sebepleri olacaktır. O halde Nifaşa Anlaşmasının miras bıraktığı zayıflığı bir güce ve onun günahını bir itaate dönüştürüp sizleri en yüce ideale, yani Allahuteala’nın rıdvanına nail olmanızı sağlayacak olan Hilafet’in kurulması için çalışınız.
لِمِثْلِ هَذَا فَلْيَعْمَلِ الْعَامِلُونَ “İşte çalışanlar böylesi bir kurtuluş için çalışsınlar.” [es-Saffat 61]
|
||||||